İKİ HAFTA ÖNCE
ADA
Oturduğum koltukta belimi geriye atarak biraz esnetmeye çalıştım. Sabah gelmiştim buraya ders çalışmak için. Şimdi ise saat 7'yi geçmek üzereydi. Bugünlük bu kadarının yeteceğini düşünüyordum. Bu yüzden kitaplarımı toplayarak çantama yerleştirdim. Ortam fazla sessiz olduğundan yavaş hareket ediyordum. Akşam yemeği saati yaklaşmıştı bu yüzden karnım hafif guruldamaya başlamıştı. İnsanları rahatsız etmemek için biraz daha seri adımlar atarak çıktım kütüphaneden. Hava biraz kararmıştı ve yağmur da yerini sert esen bir rüzgâra bırakmıştı. İçime temiz havadan derin bir nefes çektim ve evime doğru ilerlemeye başladım.
Evde üç kız kaldığımızdan ders çalışmak için kafamı toplamam biraz zor oluyordu. Bu yüzden genelde kütüphanelere giderdim. Son sınıfta dersler iyice yoğunlaşmıştı ve ilk dönemlerde olduğu gibi yatarak bu okulu bitiremeyeceğimi anlamam çok zor olmamıştı. Stajlar bir taraftan sınavlarım diğer taraftan derken gerçekten zorlanıyordum. Aynı zamanda da kafede çalışmak zorundaydım.
Gözlerim yürüdüğüm kaldırım taşlarını ilgiyle izlerken birinin adımı seslendiğini duydum. Daha bakmadan kim olduğunu anlamıştım. Nerede duysam tanırdım. Bir de bu çocuk vardı tabi. Son senemde problemlerime problem katıyordu sağ olsun. Kafam zaten doluydu ama onun hareketleri bütün sorunlarımdan daha çok karıştırıyordu aklımı.
"A, selam." dedim bana doğru koşturan Hazar'a. Yorgunluğumu bir kenara atmış sevecenlik maskemi takınmıştım. "Nereden geliyorsun?" Herkese mi böyle gülüyordu yoksa bana mı özeldi? Çoğu zaman dudakları kıvrık dolaşırdı ama ben bencilce sadece bana gülmesini istiyordum. "Kütüphanede ders çalıştım biraz. Sen?" Onu kafeden tanıyordum. İşe başladığımda tanışmıştık. Zamanımın büyük bir kısmını onunla geçiriyordum mecburen. Belki de bendeki bu şey sadece alışkanlıktı. Olamaz mıydı? Çoğu zaman böyle olmasını diliyordum.
"Ben de dövüş kulübünden çıktım şimdi." Baş parmağıyla arka tarafını işaret etti. Sanki görebilecekmişim gibi gösterdiği tarafa baktım. Amacım göz temasımızı birkaç saniyeliğine de olsa zaman aşımına uğratmaktı. "Beni bilirsin bebeğim." Kollarını kaldırarak bana kaslarını göstermeyi amaçladı ama üzerindeki kalın mont yüzünden hiçbir şey belli olmuyordu. Benim takıldığım nokta ise bambaşkaydı.
"Bana o kelimeyle seslenme." Yüzümdeki gülümseme yavaşça silinmiş tekdüze bir sesle konuşmuştum. Aramızdaki mesafeyi birkaç adımında kısalttı ve şaşkın bakışlarını yüzüme dikti. Sağ elim kendimi kontrol edebilmek adına çantamın sapına tutunmuştu. Parmaklarım kumaşı sıkıca kavradı. "Bir şey mi oldu? Neden kızdın bu kadar?" Onun da bütün enerjisini yok etmiştim. Bunu yapmak zorundaydım. Çünkü biliyordum. Hazar benim kalbimi ellerinin arasında un ufak edecek türde bir adamdı.
"O kelimeyi söyleme bir daha bana." dedim tekrar kelimeleri tek tek vurgulayarak. Dişlerim sinirden yanaklarımı kemirirken bir adım geriye gittim. Şu an sakinleşmek istemiyordum. Bu konudaki tavrımı netçe görsün istiyordum. Soğuk bir rüzgâr saçlarımı geriye savurup yüzümü dondururken Hazar montuna daha çok sarılmış ellerini ceplerine yerleştirmişti. "Neden ki?" Çünkü eski sevgiline de öyle sesleniyordun.
"Sevmiyorum." dedim kestirip atarak. Hazar alayla güldü. Ellerimi pantolonuma yapıştırdım tepki vermemeye çalışırken. Öfkem daha da artmıştı ama aynı zamanda gözlerimin hayranlıkla onu izlediğine emindim. Sarı kıvırcık saçları kapüşonunun altına gizlenmişlerdi. Yine de birkaçı alnına döküldüğünden görebiliyordum. Yeşil gözleri rüzgârdan dolayı sulanmıştı. Miyop olduğundan çabuk sulanıyorlardı. Ona peçete uzatmak için elim bir an çantama uzandı ama hemen sonrasında kendimi durdurdum. Şimdi sırası değil Ada.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah Ay ve Beyaz Bulutlar (TAMAMLANDI)
Ciencia Ficción"Yani biz birbirimizi iyileştirdiğimiz için bu mavilikler, soğukluk... Bu hissettiğim garip şey... Öyle mi?" Ilgaz da benim gibi ayağa kalkmış, hafifçe bana yaklaşmıştı. Gözleri hüzünle parlıyorlardı. "Sana bütün bunları kanıtlayabilirim." dedi adım...