5 YIL ÖNCE
URAZ
Gözlerimin üzerinde duran ağır makine kafamı dik tutmamı zorlaştırıyordu. Nerede olduğumu, bana ne yaptıklarını bilmiyordum. En son odamdaydım ve şimdi de bu şekilde uyanmıştım.
"Bunu yapamayız. Çok riskli. Bir kriz sonucu solunumu bile durabilir." Bu bir erkek sesiydi. Muhtemelen yine zamansız bir deneyin ana karakteriydim. Benimle ne yapacaklarsa çabuk yapmalarını diliyordum sadece. Bu odada başka kişilerin de nefes aldığı gerçeği ellerimi titretmeye yetiyordu.
"Çekil ayağımın altından çaylak. Vaktimi seninle harcayamam." Koluma başka bir elin sarıldığını hissettim. O ana kadar ellerimin arkadan bağlı olduğunun bilincinde bile değildim. Az önce konuşan kişinin zoruyla öne doğru adımlar attım.
"Ama efendim üstlerime bunu bildirmem gere..."
Arkamdaki adam sert sesiyle diğerinin sözünü kesti. "Üstlerine benim adımı ver çaylak. Selçuk Tuskan zoruyla bu işlemi gerçekleştirdim, diye de bir rapor hazırla." Baş parmağım sert bir şeye çarptığında acıyla inledim. Sonunda durmuştuk. "Şimdi geç şu makinenin başına yoksa bu adamla beraber seni de atarım."
Uyukluyordum. Bu sadece koca bir siyahlığı izlediğimden de olabilirdi. Kendini Selçuk Tuskan diye adlandıran adam saçlarıma asılmadan hemen önce başımı ağırlaştıran makine cızırtılı sesler çıkardı. "Hazırız." Adam saçlarımdaki parmaklarını sıkılaştırdı ve hemen ardından yüzüm buz gibi suyla buluştu. En azından bunun su olduğunu düşünüyordum. Sıvı, burnumdan içeri dolduğunda değişik bir koku almamam da bunu kanıtladı. Kapalı kirpiklerimi araladım.
Gördüğüm şey nefes alma isteğimi tetikledi, nefes aldığımı sandım. Oysa içime çektiğim tek şey buzlu suydu. Şehir meydanıydı burası. Kocaman gökdelenler insanların kafalarından gözükmüyorlardı bile. Herkes dev gibiydi. Bense küçük bir karıncaydım. Etrafımda döndüm telaşla. Bu sadece bir görüntü Uraz. Gözlerini kapa.
Kapanmıyorlardı. Çırpınmaya başladım. Ellerim bağlıydı fakat ayaklarımdan birini arkamdaki adama geçirmeyi başarabilmiştim. Saçlarım koparılırcasına çekildi ve başım suyun içinden çıktı. Adamın bir küfür mırıldandığını duydum. Aslında mırıldanmadı, ben kulağıma dolan sıvı yüzünden öyle duyuyordum. Nefes al, nefes ver.
Bir öksürük krizi beni ele geçirdi. Çok fazla su yutmuş olmalıydım. Hâlâ nasıl nefes alabildiğimi bilmiyordum ama ayak bileklerimde soğuk demirler yer edinip de kafam tekrar bastırıldığında bundan sonra hiç alamayacakmışım gibi gelmişti. Görüntü dönüp durmaya devam ediyordu. Ben bir karıncaydım ve herkes dev gibiydi. Yanımdan geçip gidiyorlardı. Şu an rahatsızlık duymam gerekiyordu sanırım.
Hissettiğim şey rahatsızlıktan daha fazlasıydı. Boğuluyordum. Gerçek anlamda. O kadar nefessiz kalmıştım ki bana hangi amaçla gösterildiğini bilmediğim görüntüyü bile siyah benekler eşliğinde görüyordum. Amaçları neydi ki?
Hareket edemiyordum daha doğrusu etmiyordum. Yorgundum, sadece uyumak istiyordum. Duyduğum tek ses suyun kabarcık sesleri ve arkamdaki adamın homurdanmalarıydı. Beni rahat bırakması için hareketsiz kaldım. Belki öldüğümü düşünür, çeker giderdi.
Vücudum eğik durmayı kesip boylu boyunca yere uzandığında kafamdaki cihaz da uzaklaşmıştı benden. "Ne var?"
"Yan binada yangın çıktı profesör. Acil yardımınız gerekli." Bu bir kadının ya da kızın sesiydi. Kulaklarım bu tanıdık sesi bana fısıltı şeklinde iletmişlerdi. Kirpiklerimi çok az araladığımda az önce kafamı suya gömen adamın mizacını da görebildim. Saçlarına aklar düşmüş olsa da genç gözüküyordu. Tam karşısına kızgın kızgın bakıyor, bir şeyler anlatıyordu. Sakince yan tarafıma döndüm ve kulağımdan sıcak bir sıvı akıp kayboldu. Öksürmek istiyordum. Boğazım nefesimin geçemeyeceği kadar daralmış gibiydi. Göğsümde acı bir baskı yer edinmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah Ay ve Beyaz Bulutlar (TAMAMLANDI)
Science Fiction"Yani biz birbirimizi iyileştirdiğimiz için bu mavilikler, soğukluk... Bu hissettiğim garip şey... Öyle mi?" Ilgaz da benim gibi ayağa kalkmış, hafifçe bana yaklaşmıştı. Gözleri hüzünle parlıyorlardı. "Sana bütün bunları kanıtlayabilirim." dedi adım...