19 Aralık 2027. İkra'nın ona doğduğu söylenilen gün. Bir saat sonra ayın 20. gününe giriş yapacağız. Ada'nın gidişinin üzerinden yarım saat geçti. Onu kaç defa aradım, bilmiyordum. Ufuk da bize durumu açıklamaya çalıştıktan sonra peşinden gitmişti ve geri gelmemişti. Numarası olmadığı için onu da arayamıyordum. Endişeliydim.
İkra'ya midesi bulandığı için gittiğini söyledik. Öyle olmadığını belliydi gerçi. Morali bozuktu zaten gece boyunca. Gökçe'yi fark ettiği an heyecanı uçup gitmişti. Ada lavabolara giden uzun koridordan koştura koştura çıkıp gittikten sonra peşinden Hazar gelmişti. Gülüyordu. Yanağındaki kızarıklık bana olanların gerçekten vahim bir hâl aldığını söylüyordu. Ada'yı öyle görünce Hazar'ın diğer yanağına da ben patlatmak istemiştim bir tane.
Ama hatalı tarafın kim olduğu hakkında tam bir bilgim yoktu. İkisi de arkadaşımdı bu yüzden tarafsız davranmaya özen gösteriyordum. Hazar'ın davranışları bazen şüpheli görünmese her şey daha kolay olurdu. Bazı zamanlar sanki her şeyi biliyormuş da salağa yatıyormuş gibi geliyordu. Umarım öyle değildir. Bu kadar cani olamaz. Olmamalı.
"Oturmak ister misin?" Ilgaz kafasını eğmiş bana bakmaya çalışıyordu. Öylece durduğumu fark edince tekrar hareketlendim ve yavaş hareketlerle sağa sola sallandım. Ilgaz bana uydu. "Biter zaten birazdan." dedim. Aklım Ada'daydı. Öyle görünmese bile çok fazla kafaya taktığını biliyordum. Hazar'ın yeni bir sevgilisinin olduğunu öğrendiğinde nasıl da ağlamıştı. Şaşırmıştım çünkü Ada'nın hiç öyle hüngür hüngür ağladığını görmemiştim. O gün her şey üst üste gelmiş olmalıydı. İçinde tutamamıştı belki de.
Şarkı sonunda bittiğinde ellerimi Ilgaz'ın omuzlarından indirdim. Yerime geçene kadar Ilgaz elimi bırakmadı. "Hediye zamanı!" Baha da olmasa geceyi yöneten kimse yoktu. Hazar hızla sahnenin yan tarafına geçerken yüzünde kocaman bir gülümseme vardı. Kucağına alabildiği kadar hediyeyle geri döndü. Süslü paketlerin hepsini İkra'nın önüne yığına kadar da durmadı. Bu kadar hediyeyi kim almıştı?
Ben Ilgaz'la, Ada da Ufuk'la ortak almıştı. Aklıma tek bir kişi geliyordu. "Evde açarsın." dedim hemen. Geçen sene açtığı her pakette duygulanmıştı ve ertesi gün gözleri şiş şiş uyandığından söylenip durmuştu. İkra kafasını sallayıp "Haklısın." diye onayladı beni. Baha'nın omuzları düştü. İkra da bunu fark ettiğinden sadece onunkini açmayı kabul etti.
Kadife kutunun içinde bir takı seti vardı. Haftalar öncesinden hazırlatmaya başlamıştı bunu. "Baha..." dedi İkra ağlamaklı sesiyle. "Çok güzeller." Takılara bakmamıştı bile. Sadece sevgilisine bakıyordu.
İkra ona sarılmadan önce "Sensin güzel olan." dedi Baha. İkra tabi ki ağlıyordu. Geri çekilince Baha'nın dudaklarına bir öpücük kondurdu. "İyi ki varsın." diye fısıldadığını duydum. Telefon zil sesi doldu kulaklarıma. Aynı zamanda "Daha sürprizlerim bitmedi." demişti sevgili eniştem. Biliyordum.
Baha telefonu açtı ve kaçıncı kat olduğunu söyledi. Kimse bir şey anlamadı, Savaş Amca kapıda belirmeden hemen önce Ilgaz'a kulaklarını kapatmasını işaret ettim. Son anda kendiminkileri korumaya alırken İkra büyük bir çığlık kopardı.
"Baba!" diye bağırdı Savaş Amca'ya doğru koşarken. Hayatta baba kelimesinden daha hüzünlü ve garip bir kelime var mıydı? Kimileri büyük bir neşeyle söylerdi, kimileri de gözlerindeki bulutlar eşliğinde tam olarak telaffuz edemezdi bile. İkra birinci grupta olduğundan şanslıydı. Çok şanslıydı hem de.
Savaş Amca İkra'yı upuzun kollarıyla sarmaladı. Saçlarının üzerini öperken "Benim güzel prensesim." diye mırıldandığını duydum. Gözlerimi onlardan çektikten sonra boğazımdaki anlamsız sıkışıklığı geçirmek için yutkundum. "Naber evlat." Baha ve Hazar'la selamlaşıyordu. Savaş Amca'nın yanında küçülmüş gibi duran arkadaşlarım komik görünüyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah Ay ve Beyaz Bulutlar (TAMAMLANDI)
Ciencia Ficción"Yani biz birbirimizi iyileştirdiğimiz için bu mavilikler, soğukluk... Bu hissettiğim garip şey... Öyle mi?" Ilgaz da benim gibi ayağa kalkmış, hafifçe bana yaklaşmıştı. Gözleri hüzünle parlıyorlardı. "Sana bütün bunları kanıtlayabilirim." dedi adım...