BÖLÜM 26: YALANCI UMUTLAR

41 6 0
                                    

Elimdeki temiz kıyafetleri dolabıma yerleştirmek için odama yönelirken banyo kapımdan içeri giren birini gördüm. "Benim siyah montumu da yıkamış mıydık?" diye sordum sesimi yükselterek. Biraz beklememe rağmen cevap gelmedi. İkra ve ben geç gelen kışa ayak uydurabilmek adına kalın kıyafetlerimizi düzenliyorduk. Birazını dün tekrar yıkamış, naftalin kokusunun azalmasını sağlamıştık. Bugün de kalanları halledecektik. Soruma cevap vermeyen İkra, banyoda bir şeyleri tıkırdatmaya başladığında elimdeki kıyafetleri yatağıma bırakıp "İkra?" diye sordum. Ama yine ses seda yoktu. Endişelerim artarken tenim ritmik vuruşlarla hareketlendi. Banyoya doğru bir adımımı attım, sonra da diğerini...

Tekrar sordum. "İkra iyi misin?" Bu defa cevap geldi. "Peri! Benim beyaz botlarımı gördün mü?" Bir iki saniye... Sadece bir iki saniye attığım adımlar sonucu yaklaştığım banyo kapısına öylece bakakaldım. Yaşadığım dehşet ve korku duyguları ryaları harekete geçirmeye yetmişti, canımı yakıyorlardı. İkra'nın banyodan gelmediğine emin olduğum yüksek sesli sorusuna cevap vermedim. Sırtımdan soğuk terler akarken hızla yatağımın yanında bulunan komodini gözüme kestirdim. Parmaklarım orta boyutlu vazoyu kavradığında içindeki kurumuş lavanta yaprakları da parkeye saçıldı.

Bununla kendimi nasıl savunacağımı bilmiyordum, sadece savunmak zorunda kalmamayı umuyordum. Nefeslerim boğazımı yakmaya başladığında ben çoktan geri çekilmiş, odamın kapısından dışarıya, koridora çıkmıştım. Gözlerim pür dikkat dolabımın yanındaki kapıdaydı. Oradan her an biri çıkabilirdi. Derken omzumdaki parmaklarla büyük bir çığlık dudaklarımın arasından döküldü. Vazoyu parmakların sahibine geçireceğim sırada ağır cam, benden uzaklaştırıldı.

"Benim!.." diyordu sesin sahibi. "Benim İkra." İkra vazoyu yere bıraktığında ben de dizlerimin üzerine çökmek üzereydim çünkü içimdeki korku yerini rahatlama duygusuna bırakmıştı. "Ne oldu?" diye sordu tekrar. Ama ben sadece işaret parmağımla banyomu göstermeye devam ettim. Tenimdeki acı azalmıştı fakat nefeslerim halen hızlıydı. O kişi her kimse evime, odama girmiş; yanımdan geçip gitmişti. Tüylerimin diken diken olduğunu hissetim.

İkra parmağımla gösterdiğim yöne doğru ilerlerken onu durdurmak istedim. Yine de isteğimin aksine onu takip etmiştim. Önce vazoyu yatağın üzerine bıraktı ama ben tekrar elime aldım. Birkaç adımımı hızlı atıp arkadaşımın önüne geçtim. Burada biri varsa da benim çığlığımdan sonra hâlâ burada olacağını düşünmüyordum. Banyo kapısının hafif aralık kapısını biraz daha ittirdiğimde duş kabini ve lavabo bizi karşıladı. Gözlerim klozetin üzerinde duran küçük cama takıldığında İkra da anlamsızca bana bakıyordu. Cam açıktı ve klozetin beyaz mermerinde siyah, ayak izi olduğunu düşündüğüm bir leke vardı. Nefesimi tuttum, parmaklarımın arasında kırarcasına sıktığım vazo da aynanın önündeki rafta yerini aldı.

"Bu aralar çok az uyuyorsun." diye tahminde bulundu İkra. Gülümsemeye çalıştım. Söylediği cümle doğru da olsa ne gördüğümü biliyordum. Banyoma biri girmişti ve ayakkabısıyla klozete basıp camdan dışarıya çıkmıştı. Aklıma gelen ilk şey Ilgaz'ı aramam gerektiğiydi ama bir süre yerimden bile kımıldayamadım. Üzerimde ağırlığını hissettiğim İkra'nın endişesini gidermek adına "En son ayakkabılıktaki kutuya koymuştuk." diye söylendim. Ne dediğimi anlamadı. "Beyaz botların..." diye açıkladım. Kaşlarını çattı ve bakışlarımı çekmediğim pencereye bir göz atıp yanımdan ayrıldı. Muhtemel kafayı yediğimi falan düşünüyordu. Keşke ben de öyle düşünebilseydim, keşke sadece delirmiş olsaydım.

Yüzümü soğuk suyla bir iki defa yıkadıktan sonra odama geri dönüp yatağıma oturdum. Telefonun ekranına bakıyordum. Ne diyecektim? Evime birisi girmiş olabilir ama ben onu İkra sandım. Sonra da küçücük camdan çıkıp gitmiş mi? Sahi bir insan bedeni o camdan sığabilir miydi? Yine de Ilgaz'ı aradım. Haberinin olması iyi olurdu. En azından Ilgaz benim deli olduğumu düşünmezdi.

Siyah Ay ve Beyaz Bulutlar (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin