Yumuşak bir yerde yatıyordum. Başımda felaket bir acı vardı. Gözlerimi hafif aralamak istedim. Ama ışıklar çok fazla olduğundan tekrar kapatmam gerekmişti. "Kendine geliyor galiba." Bu Uraz'ın sesiydi. Demek ki hâlâ buzluktaydık ya da bilmiyordum. Yer ve zaman kavramı benim için tamamen kaybolmuştu. Birkaç adım sesi duydum. Sonra da buz gibi bir el alnımda yer edindi.
"Peri beni duyuyor musun?" Duyduğum nazik ses beni tepki vermeye zorladı. Gözlerimi açmadan kafamı salladım. "Evet." dedim sakince. Derin bir iç çekiş duydum. "Demiştim sana oğlum. İki dakika daha izin verseydin hiçbir sorun yoktu." Uraz'ın sesi biraz boğuk çıkıyordu. Benim duyma yetimde mi bir bozukluk olmuştu yoksa onda mı bir sorun vardı çözemedim.
Bunu düşünmeme zaman kalmadan öfkeli bir ses beni şaşırttı. "Hâlâ konuşuyorsun Uraz. Sana dur diyorsam duracaksın!" Bu cümleden sonra bilincimi kaybetmeden önce gördüğüm görüntüyü tekrar hatırladım. Ilgaz Uraz'a yumruk atmıştı. En son gördüğümde burnu kanıyordu. "Peri neden gözlerini açmıyorsun?" Ilgaz'ın sesi tekrar eski naifliğine geri dönerken kirpiklerimi açmaya çalıştım. "Işıklar çok parlak." diye hayıflandım.
"Tamam. Bekle." dedi hemen. Aradan birkaç saniye geçmişti ki Uraz'ın sesi beni buldu. "Şimdi dene." Yavaşça gözlerimi açtım. Biraz karıncalı ve bulanık görüyordum ama en azından ışıklar artık gözlerimi yakmıyordu. Gördüğüm ilk şey metal rengindeki tavan oldu. Bilgisayarların ışıkları odayı yeteri kadar aydınlattığından etrafa göz atma fırsatı bulabildim. Hâlâ buzluktaydık. Deri siyah bir koltukta boylu boyunca uzanmıştım ve üzerimde bayılmadan önceki kıyafetlerim vardı.
"Kendini nasıl hissediyorsun?" Ilgaz benim uzandığım koltuğun hemen yanına oturmuş endişeli bakışlarını üzerime dikmişti. Uraz ise arkadaşının biraz arkasında yere oturmuş, burnuna peçete bastırmakla meşguldü. "İyiyim." dedim gülümsemeye çalışarak. Ama sadece çalıştım. Çünkü her hareket edişimde hatta gözlerimi kırptığımda bile başıma ağrılar giriyordu. "Uraz sen iyi misin?" dedim endişeyle. Elindekinden başka yerde bir sürü kanlı peçete vardı. "İyiyim iyiyim. Kardeşimden küçük bir hediye sadece." dedi boğuk sesiyle. Sonra da Ilgaz'a göz kırptı.
Ilgaz sinirle kafasını çevirip onu görmezden geldi. "Sen onu boş ver. Biraz doğrulmaya çalış bakayım." dedi ilgisini bana yönlendirerek. Elini başımın altına koyup kalkmama yardımcı oldu. Ağrı yüzünden yüzümü buruşturdum. "Başın ağrıyor değil mi?" dedi Uraz. Kafamı aşağı yukarı salladım yavaşça. "Normaldir." dedi bilmiş bir şekilde. "Bir de ukala ukala konuşuyor. Şimdi bir morluk da sol gözünde oluşturacağım göreceksin." Ilgaz neden bu kadar öfkeliydi bilmiyordum ama şu an ikisinin atışması bana oldukça komik gelmişti.
"A, ama hediye falan dedik de sen de hemen şımarıyorsun. Senin kum torban mıyım ben?" Uraz'ın cevabından sonra gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırmam gerekmişti. Yine de küçük bir kıkırdamanın dudaklarımın arasından çıkmasına engel olamadım.
İkisinin de gözleri bana döndüğünde kafamı yavaşça eğmek zorunda kaldım. "Peri Hanım'a da eğlence çıktı." dedi Uraz bir başka peçeteyi burnuna bastırırken. Kanama durmuş gibiydi ama yine de az da olsa bir sızıntı vardı. Ilgaz ne kadar sert vurduysa artık. "Uğraşma kızla."
Ilgaz beni Uraz'ın küçük çaplı saldırısından korurken görüşüm biraz daha netleşmeye başlamıştı. Oturuşumu düzeltmek adına belimi koltuğa yaslamaya çalıştığımda dişlerimi birbirine bastırdım. "Peri." Ilgaz bana seslenince ona baktım. Odanın az önceki neşeli havası bir anda dağılmıştı. Gerçi yerde kanlı peçeteler, bir adet yumruk atmaya meraklı Ilgaz ve az önce uyanmış anılarından yoksun bir kız varken ne kadar neşeli olabilecekse...
"Olanları hatırlıyor musun?" Uraz da bana dikkat kesilip oturduğu yerden kalkarak Ilgaz'ın yanına bağdaş kurdu. Ayaklarımın dibinde oturmuş bu iki adam şu an ninelerinden masal anlatmasını bekleyen birer küçük çocuk gibiydiler. Ilgaz'ın koyu kahve gözleri ve Uraz'ın ela bakışları merakla beni izlerken olanları tekrar detaylıca hatırlamaya çalıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah Ay ve Beyaz Bulutlar (TAMAMLANDI)
Ciencia Ficción"Yani biz birbirimizi iyileştirdiğimiz için bu mavilikler, soğukluk... Bu hissettiğim garip şey... Öyle mi?" Ilgaz da benim gibi ayağa kalkmış, hafifçe bana yaklaşmıştı. Gözleri hüzünle parlıyorlardı. "Sana bütün bunları kanıtlayabilirim." dedi adım...