Garip görünüyor olmalıydık. Yani etraftan geçip giden insanların bakışları bana böyle düşündürtmüştü. Sırılsıklamdım. Yine de artık üşümüyordum. Hatta üzerimdeki ceket beni terletmeye yetiyordu. Güneş batmak üzereydi. Bugün hayatımın gerçekten de bu parlak ışık kaynağına göre düzenlendiğini anlamıştım. Sabah güneş doğarken ben batmıştım, şimdi de onun ışıkları sönüyordu ama ben tekrar ayağa kalkıyordum. En azından çabalıyordum. Gözlerim silik beyaz bir gölge gibi gökyüzüne hükmetmeye hazırlanan Ay'ın üzerinde durdu. "Onu öldürecektim." dedim derin, boğucu sessizliği bozarak. Ilgaz'ın bedeni gerildi. Kafamı bacağına yasladığımdan bunu fark etmek hiç de zor olmamıştı. "Yapmalıydın." dedi Baha öfkeyle. Eskiden ben de böyle miydim? Şimdi sanki daha az öfkeleniyordum. Ama Baha için durum aynı değildi. Onun için her şey çok yeniydi. Sağlığı yerindeydi, önceden öyle değildi. Bunu öğreneli bir gün bile olmamıştı. Üstelik ne yapacağını bilemeden, neye karşı savaştığının farkında olmadan saatlerce çaba harcamıştı. Bu hissi iyi bilirdim.
Çıplak bacaklarımın altındaki çimler tenime battı. Kollarımdaki kabarcıklar beni bir salgın hastalığa yakalanmış gibi gösteriyordu. Oysa bunlar sadece suydu. Havuzdan çıkmaya çalışırken beni engelleyen adamı kare taşlarla bezenmiş kaygan duvara çarptırmıştım. Bunu tabi ki ryalar yapmıştı. O sırada da havuzun suyu ryaların boşluklarına dolmuştu. Akel'in üzerine hücum ettilerse de su tam olarak derimin altını terk etmemişti. Parmağımı kabarcıklardan birinin üzerine bastırdığımda küçük bir sızıyla beraber derimi incelterek patladı. "Gerçekten korkunç görünüyordun." dedi Uraz. Sesinde alay yoktu. Ona doğru dönüp "Öyle mi dersin?" dedim ve kollarımdan birini kaldırdım. İrkildiğini gördüm. Gerçekten de tedirgin olmuştu. Artık kontrolümü kaybettiğimi düşünüyor olabilirdi. Bana güvenememesi gayet normaldi. Ben bile kendimden emin değildim. Ne yaptım ben? Vücudumdan çıkıp gitmek isteyen çiplerle birinin soluğunu kestin, hatta bir adamı da duvara sürükledin.
"Merak etme sizi boğmam." dedim sakince. Parmağım sarı kıvırcık saçlı oğlanı gösterdi. "Gerçi senin için aynı şeyi söyleyemeyeceğim." Bacaklarının etrafına sıkıca sardığı kollarını biraz daha birbirine doladı. Parmakları bileğine tutunmaktan bembeyaz olmuştu. Yüzündeki morluklara baktım. Dudağı patlamıştı ama bunun farkında olduğunu sanmıyordum. Geldiğimizden beri gözlerini ufuk çizgisinden ayırmıyordu. Benimle konuşmaya niyetli değil gibiydi. Benim de şimdiye kadar böyle bir girişimde bulunduğum söylenemezdi. Sadece görmezden gelmeye çalışmıştım. Belki o zaman bu anlamsız ağrı göğsümden yok olup giderdi.
"Şey, şimdi ne olacak?" Konuşan Ufuk'tu. Üstündeki şaşkınlığı bir türlü atamamış gibiydi. Muhtemelen bizimle arkadaş olduğu için kendisine lanet okumakla meşguldü. Sabah onu da çağırmalarını söylemiştim çünkü merak etmiştim. Belli yaşın üzerindeki herkes mi rya taşıyordu yoksa istisnalar var mıydı? Anlaşılan birinci ihtimali göz önünde bulunduracaktık, spreyi sıktığımda buna en hazırlıksız yakalanan büyük ihtimalle oydu. Öksürüğünü camları açıp evi havalandırdığımızda bile zar zor geçirebilmişti.
Saçlarımda usulca gezinen parmaklar hareketlerine son verince gözlerimi yukarı kaldırıp Ilgaz'a baktım. Devam et, diye sızlanmak üzereydim. "Kaybedecek tek bir saniyemiz yok artık." dedi Ufuk'a cevap olarak. Eminim bu sözler şu an herkesin aklında dönüp duran tek düşünceydi. Yapılacak şey belliydi. Son bulmasını istiyorsak temele inmeliydik. Akis'i ve diğer laboratuvarı içindekilerle beraber tarihe gömmeliydik. Peki iyileşenler ne olacak?
"O zaman düğünümüzü ertelememiz gerek, sevgilim." diye mırıldandım Ilgaz'a bakarak. Yüzündeki tatlı şaşkınlık ifadesini izlemek eğlenceliydi. Parmakları yanaklarımı sardı ama şu an içinden geçirdiği şeyi yapmadı. Onun yerine dudaklarını alnıma bastırdı. Uraz'ın "Benim bundan niye şimdi haberim oluyor?" dediğini duydum. Ilgaz gülümsedi. "Düğün yapacağımızdan benim de haberim yoktu." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah Ay ve Beyaz Bulutlar (TAMAMLANDI)
Ciencia Ficción"Yani biz birbirimizi iyileştirdiğimiz için bu mavilikler, soğukluk... Bu hissettiğim garip şey... Öyle mi?" Ilgaz da benim gibi ayağa kalkmış, hafifçe bana yaklaşmıştı. Gözleri hüzünle parlıyorlardı. "Sana bütün bunları kanıtlayabilirim." dedi adım...