ADA
Bazen gerçekten fazla bencil olabiliyordum. Sanki bu Dünya'da bir tek ben varmışım, bir tek benim sorunlarım önemliymiş gibi davranıyordum. Ancak kafamı dışarı uzatıp etrafa bir göz gezdirdiğimde, insanların sohbetlerine kulak verdiğimde farkına varıyordum.
Dün Ufuk beni yanına çağırmıştı. Baha Ilgaz'dan bir haber almıştı ve anlaşılan bizim yardımımıza ihtiyaçları vardı. Ne kadar fazla kişi olursak o kadar iyi olacağını söylemişti. Böylece Ufuk'un arkadaşları Kağan ve Murathan'ı da bu şehirde olup biten felaketlerden haberdar etmek zorunda kalmıştık. Ufuk benim bu konuda daha fazla bilgiye sahip olduğumu düşünüyordu. Arkadaşları öğrenince muhtemelen büyük bir şok yaşayacaklar, olanlara inanmak için de kanıt isteyeceklerdi. Gülünçtü. İnsanlar ihtiyaç duydukları doğrulara inanmak için üstüne bir de kanıt istiyorlardı.
Sonuç olarak bir yarım saatin sonunda idrak aşamaları sona ermişti. Açıkçası kabullenmeleri benden kısa sürmüştü ama durumun vahameti bizi hemen ne yapılabileceği konusunda düşünmeye itiyordu. Bu zamana kadar etrafımda olup bitenlere ne kadar yabancı olduğumun farkında bile değildim. Peri ve Ilgaz bütün dünyayı ele geçirmeye çalışan bir işkence örgütüyle savaş hâlindelerdi ve evleneli sadece bir hafta olmuşken hâlâ bu olaylarla ilgileniyorlardı. Hazar kardeşini kaybetmişti ama bir süre onun yaşadığına inanmış, bu uğurda insanların arasında sıkışıp kalmıştı. Şehirdeki insanların neredeyse tamamı eski yaşantılarını hatırlamıyordu ki bu takıma ben de dahildim. Şimdi de bütün bunlara son vermek için sadece bir haftamız vardı. Bu işin sonunu göremiyordum.
Baha ev arkadaşlarına bazı anlaşılmayan noktaları açıklarken ben de pencereye yakın bir koltuğa oturmuş, dışarıyı izlemeye başlamıştım. Gökyüzü kar yağacakmış gibi pespembeydi. "Ne düşünüyorsun?" diye sordu Ufuk Baha'nın sesini bastırmadan. Onlar sesli sesli bir şeyler tartışırlarken yanıma gelmiş, pencerenin pervazına yaslanmıştı. Derince bir iç çektim. "Sadece..." diye mırıldandım. Dudaklarım saniyelik olarak aralansalar da tekrar kapandılar. "Bilmiyorum."
Ufuk göğsüne bağladığı kollarını çözdü. Yüzünde ufak bir tebessüm belirdi. "Yapman gereken tek bir şey var." Parmakları pencerenin üzerine dokundu ve oradaki minik lekeyi temizledi. "Camın üzerindeki lekelere odaklanmayı bırak." Toz olan tenini eşofmanına sildi. "Dışarıyı izle."
"Gökyüzünü seyrediyordum." dedim. Dizlerimi titrettiğimin Ufuk oraya bakana kadar farkına varmadım. "Ama gerçekten görüyor musun?" diye sordu. Kuruyan dudaklarımı ıslattım. Gözlerimi camın üzerindeki su lekelerinde ve yer yer oluşmuş buğu izlerinde gezdirdim. Gün boyu o sözler kafamın içinde dönmeye devam ettiler. Ufuk'un bazen her şeyi hissedebildiğini düşünüyordum. Çoğu zaman ne düşündüğümü anlar, ifademden ne hissettiğimi çözerdi. Ki ben saklanmak konusunda iyi olduğumu düşünüyordum. Bu konuda özel bir yeteneği falan olmalıydı.
Ufuk'un da endişeli olduğunu biliyordum. Daha dün sahnesinde şarkı söyleyen bir solistti. Fakat şimdi kimse tam olarak ne olduğunu, kim olduğunu bilmiyordu. Çabamız bu yüzdendi. Belki Ilgazlara yardım edip o laboratuvarları yok etmek bizi geri getirmezdi. Yine de diğerleri için, henüz kimliklerini kaybetmemiş olanlar için hâlâ umut vardı. Herkes gibi elimden geleni yapacaktım.
Ufukların evinden ayrıldıktan sonra kafeye uğradım. Hazar'la aramız nasıldı tam olarak bilmiyordum. İlk tanıştığımız zamanlardaki gibiydik. Çekingen bir şekilde selamlaşıyor, gereksiz muhabbetlerden kaçınıyorduk. Ben de o zamanlar davranmam gerektiği gibi davranıyordum. Hazar'ın etrafında dört dönmek yerine uzak duruyordum. Bulaşıklarla özenle ilgileniyor, pırıl pırıl olan duvarları gün içinde birkaç kere siliyordum. Eve vardığımda omuzlarımdaki gerginlik biraz olsun azalıyordu. Hazar'la konuşmamak, en son görüştüğümüz andan beri neler olduğunu sormamak için kendimi dizginlemem gerekiyordu. Asıl şaşırtıcı olan Hazar'ın da benim yanımda gerginliğini fazlasıyla belli etmesiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah Ay ve Beyaz Bulutlar (TAMAMLANDI)
Science-Fiction"Yani biz birbirimizi iyileştirdiğimiz için bu mavilikler, soğukluk... Bu hissettiğim garip şey... Öyle mi?" Ilgaz da benim gibi ayağa kalkmış, hafifçe bana yaklaşmıştı. Gözleri hüzünle parlıyorlardı. "Sana bütün bunları kanıtlayabilirim." dedi adım...