Güneş,ağaçların arasından yukarı tırmanıyor,karanlığı yırtarak doğuyordu. Rüzgar saçlarımı arkaya savuruyor,kışın gelmekte olduğunu fısıldıyordu. Ağaçtan dökülen yapraklar ayaklarımın dibine uçuşurken öylece dikiliyordum.
Amcam yakalanmıştı. Yakalanmıştı ve buraya getiriliyordu. Abraxas bir saat kadar önce lordun onun infazcısı olmamı emrettiğini söylediğinden beri buradaydım. Onu sorgulamışlardı. İhanet ettiği kesindi. Bu konuda bana güvenmek yerine en doğru kararı vermiş ve onu Lestrange'a sorgulatmıştı.
Onu öldürmek Voldemort'un bana biraz olsun güvenmesini sağlayacaktı. O yüzden içimde yükselen heyecanı bastırmakta zorluk çekiyordum. yüzümü ifadesiz tutmak için sessiz bir savaş başlatmıştım. Kazanacak gibi görünmüyordum. Ben de sinirli bir ifadede karar kıldım. Amcasını öldürecek birinin mutlulukla sırıtması ya da ihaneti yüzünden öfkeli olması arasında mantıklı olan buydu.
Onu iki kolundan tutarak taşıyan ölüm yiyenleri gördüğümde sırtımı dikleştirdim. Zayıflık belirtisi göstermeyecektim. Zaten bu adamı gerçekte tanımıyordum bile. Yine de yüzü gözü dağılmış ve ayakta bile duramayan bir halde görmek garipti. Üzülmemiştim. Ama aynı soyadı taşıyorduk. Görevimin önüme neleri getirebileceğini biliyordum. Yine de garipti. Başımı belli belirsiz iki yana sallayarak onu taşıyan adamları takip ettim.
Malikaneye girdiğimizde bana emri verdikten sonra ortadan kaybolan Abraxas bize katıldı. Yanımda yürümeye başladığında hala adamları takip ediyordum. Muhtemelen yanımda durup beni kontrol etmesi emredilmişti.
"Kendi amcanı öldürecek olmak.. Kötü bir durum Blanc." Sert bir şekilde söylediği sözler beni etkilemedi. Aslında tam olarak kendi amcam sayılmıyordu çünkü. Büyük amcamdı. Yine de o bunu bilmiyordu.
"Kötü olan ihanet etmesi,Malfoy." Omuzlarına dökülen platin saçlarını arkaya doğru savurdu. Gri-yeşil gözlerinde garip bir bakış belirmişti.
"Gerçekten böyle mi düşünüyorsun yoksa hislerini çok iyi gizleyen bir yalancı mısın diye merak ediyorum."
İkinci söylediği doğruydu. Ama eksikti. Yalnızca yalancı değil,çok iyi bir yalancıydım. Ve görevimi tamamladığımda bunu görecekti. Omuz silktim.
"Yalan söylemek konusunda bir problemim yok. Yine de şu an buna gerek duymuyorum."
Pembe dudaklarında bir sırıtış belirdiğinde zindanların önüne gelmiştik. Adamlar amcamı içeri taşırken,ben Malfoya döndüm.
"Yine de seni uyarmalıyım. Daha 2 gün oldu ve sen fazla dürüstsün. Lord bundan hoşlanmayacak. Ve eğer bir oyun içindeysen,başına neler geleceğini tahmin bile edemiyorum."
Karşılık olarak güldüm. Ben de edemiyordum. Birkaç lanetle ya da basit işkencelerle kurtulamazdım. Voldemort'a gelecekten geldiğimi söylesem bile,onu öldürmek için geldiğimi düşünüp beni öldürmeye çalışma ihtimali vardı.
"Ben tahmin edebiliyorum. O yüzden lorda ihanet etmem."Başını aşağı yukarı sallarken bir tutam saçı gözlerinin önüne düştü.
"İşkencelerle öleceğinin farkında olarak hareket etmen güzel. Sadık olursan kolayca yükselirsin."
İçeri girmeden önce gözlerine birkaç saniye baktım. Onu ne söyleyerek ikna edebileceğimi bilmiyordum. Onu manipüle edebilirdim evet. Çok zor olmazdı. Ama söylediğim her şeyi bizzat ona anlatacağını biliyordum. Lorduna. Ve onu manipüle etmek çok daha zordu.
"İşkencelerle ölmekten korkmuyorum. Lorda olan inancım nedeniyle buradayım. Onun yanında yer almazsam bana yapacaklarından korktuğum için değil. Ve bunu kendim seçtim Malfoy. Kimse beni buraya gelmeye zorlayamazdı. Bir daha sadakatimi sorgulayacak tek bir kelime edersen,seni düelloya davet etmek durumunda kalacağım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YANSIMA|Tom Marvolo Riddle
Fanfiction"Yaşaması gereken yaşamalı. Farklı yollarla dünyanın tahtına oturmalı. İksir dolu atmayan yüreği attıracak olan,aydınlıktan doğacak bir korku. Birbirinin yansıması olan iki güç,birlikte olmalı." *Yetişkin içerik*