Phoebe
Bana verdiği yeni yetkiyi duyduğumdan beri sırıtıyordum.Tamamen inanmadığını biliyordum ama mektuplarımı okuyordu. Böylece gözünde bir artı puan kazanmıştım. Artı yoksa bile eksi de yoktu. Büyük babama ne yapacağını merak ettim. Muhtemelen onu yakından takibe alır ve ilk hatasında öldürtürdü. Bu benim için sorun değildi. Bu zamanda,babama hamile safkan bir cadıyla sevgiliydi. Babam her türlü doğacaktı,ben de öyle. O zaman sorun yoktu.Geldiğimden beri çok vakit geçmediği için insanlarla tanışmaya ve onların da güvenini kazanmaya vaktim olmamıştı. O yüzden bugün biraz malikanede dolanıp insanlara salça olmayı planlıyordum. Burada ekstra müttefikler bulabilirdim. Bunu yapmalıydım da. Şimdi sahte babamın mektuplarından sonra bana daha çok dikkat edebilirdi. Diken üstünde hissediyordum. En ufak bir hatamda beni şutlardı. Yalnızca şutlasa iyiydi.
üzerime zümrüt yeşili yarasa kol bir elbise geçirdim. Elbise göğüslerimin üzerini açıkta bırakıyordu. Belimi korse gibi sarıp belimden aşağı doğru bollaşıyordu. Eteğin boyu dizlerimin hemen altına kadardı. Siyah topuklu ayakkabılarımı da giydiğimde hazırdım. Makyaj yapmayacaktım. Asamı elbisemin kolunun içindeki bilek kılıfına yerleştirirken saçlarımı da salık bırakmıştım. Hoş görünüyordum. İyi bir görünüm büyücülük dünyasında her zaman önemliydi. İnsanlar sizi görünüşünüze göre değerlendirirdi. En azından Blanc hanesi beni böyle yetiştirmişti.
Odamdan çıkarken etrafıma bakındım. Ortalıkta boş boş gezen büyücüler ve yok yere savrulan pelerinler başımı döndürdü. Nereye gidip kime yanaşacağımı henüz düşünmemiştim. Malfoyun güvenini kazanmak diğerlerinden daha zor olurdu. Ama yine de en mantıklısı gibi görünüyordu. Black ikinci seçeneğimdi. Şimdilik başka birine yanaşmayı düşünmüyordum. Uzun koridor boyunca yürüdüm. İkisinden birine rastlamak için bakındım ama bu şekilde onları bulamazdım. Onların beni bulmasını sağlamalıydım. Heliosun nerede olduğunu düşünüyordum bir yandan. Geldik geleli pek görüşmemiştik. O da etrafta sinsice dolaşıp fark ettirmeden konuşmaları dinlemeye çalışacaktı. Onun görevi buydu. Yokmuş gibi davranacak,öne çıkmayacaktı. Yine de insanların arasına sızarken daha konuşkan olan ona ihtiyacım vardı.
Yürümeye devam ederken küçük salona yönlendirdim adımlarımı. Orada birilerini bulabilirim gibi hissediyordum. Ve gerçekten öyle de oldu.
Helios,en yakın dostum ve şimdiki sahte kardeşim,Malfoyla birlikte siyah deri koltuklara yayılmıştı. Birbirleriyle konuşurken sırıtıyorlar mıydı yoksa bana mı öyle gelmişti? Kaşlarım havaya kalkarken onlara doğru yürüdüm.
"Ben de seni arıyordum kardeşim."
İkisinin bakışları aynı anda bana döndü. Abraxasın sırıtışı beni görünce solmamış,aksine gülümsemeye dönüşmüştü.
"Bir süredir sohbet ediyoruz. Abraxas'a senin 11 yaşındayken istediğin her şeyi yaptırmak için çok özlü iksirle babamın kılığına girip nasıl da ev cinlerinden dünya kadar çikolata istediğini anlatıyordum." Duyduğum şeyle sırıtacaktım ki kendimi tuttum.
Bunu gerçekten yapmıştım. Ve dünya kadar çikolatam olmuştu. Öyle ki,çikolataları 6 ay boyunca bitirememiştim bile. Ama babam duyunca çok kızmıştı. 1 ay boyunca başka hiçbir aburcubur yememe izin vermemişti. Korkunçtu. Gerçekten. 11 yaşındayken tek seçeneğinizin çikolata olması kabusları süsleyecek cinsten bir cezaydı. Ona kızmış gibi yanına oturdum.
"Evet,beni her yerde rezil etmeye devam et."
Sözlerimle gülüp kolunu omzuma atmış ve gerçek bir ağabey gibi beni sarmalamıştı.
"Ve ne zaman bir anısını anlatsam bana böyle tavır alır."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YANSIMA|Tom Marvolo Riddle
Fanfic"Yaşaması gereken yaşamalı. Farklı yollarla dünyanın tahtına oturmalı. İksir dolu atmayan yüreği attıracak olan,aydınlıktan doğacak bir korku. Birbirinin yansıması olan iki güç,birlikte olmalı." *Yetişkin içerik*