22-Her şey yeni başlıyor

490 65 6
                                    

Her şeyi yutan karanlıktan sıyrıldığım an uyandım. Başımda belli belirsiz küçük bir zonklama vardı. Kaburgam boydan boya sancıyordu. Ne kadardır baygın olduğumu bilmiyordum ama ağzımın kuruluğuna bakılırsa uzun bir süre olsa gerekti. Su içmek istiyordum ama talep ettiğimde bana su verip vermeyeceklerinden emin değildim. O yüzden bunu es geçmeye karar verdim.

Gözlerimi açtığımda zindanın loş ışığı gözlerimi kamaştırdı. Onları birkaç kez kırpıştırarak ortama alışmaya çalıştım. Zindan soğuktu. Bileğime batan zincirler de derimi kesiyordu. Kim bilir ne kadar süredir taşın üstünde yatmaktan belim tutulmuştu.

Görünürde etrafta kimse yoktu. O yüzden önce düşünmeye çalıştım.

Beni zindana attığına göre kesinlikle öldürecekti. Onun yanında olduğum süre boyunca zindanlarından sağ çıkan kimse olmamıştı. Olsaydı bile, beni öldürmek için özel bir istek duyacağını düşünüyordum.

Şimdilik başarısız olmuştum. Ama sadece şimdilik. Çünkü ona gelecekten geldiğimi ve tüm geleceğini anlatırsam, beni hayatta tutacağını düşünüyordum. Ve ona karşı tamamen dürüst olmayı planlıyordum. Çünkü böylece bana güvenecekti ve bu iyi olacaktı.

Eğer birbirimize güvenmezsek önümüzdeki savaşı atlatamazdık. Sadece biz değil, dünya da atlatamazdı. Dünyanın kaderinin burunsuz bir orospu çocuğu ve ağzını tutamayan bir sik kafalının elinde olması çok trajikomikti.

Ama öyleydi işte. Neyse ki helios vardı. Helios bana her konuda kesinlikle yardım e- LAN HELİOS?! Helios'u tamamen unutmuştum. Orada çenemi tutamamam onun hayatına mal olmuş olabilirdi. Nasıl olup da en yakın arkadaşımı böyle bir tehlike içine atmıştım ben?

Panik tüm bedenimi ele geçirirken bağırdım.
"Kardeşim? Kardeşim nerede?" Önce Voldemort'la konuşmam gerekirdi ama kesinlikle umrumda değildi. Onun nasıl olduğunu bilmek zorundaydım.

Ben bağırır bağırmaz içeri her zamanki nöbetçilerden biri girdi.
"Sürtük uyanmış. Git Lorda haber ver." Bana nasıl hitap ettiği kesinlikle gözümden kaçmayan büyücüye öldürücü bir bakış attım.

"Kardeşim, o nerede?" Sorumda komik hiçbir şey yoktu. Ama o güldü.

"Sana cevap vermek zorunda değilim sürtük." Gitmek için hareketlendiğinde öne atılıp şah damarını dişlerimle yerinden sökmek istedim. Ama zincirlerin ona ulaşmama izin vermeyeceğini ve bunu yapmayı denemenin sadece beni yaralayacağını biliyordum. Ona hırlamakla yetindim. Asam yokken de tehlikeli olduğumu söylemiş miydim? Sözü geçmişken, asam hangi cehennemdeydi acaba?

"Vermek zorundasın. Lord'a bu tavrını bildireceğim. Ve bildirdiğimde ne olacak biliyor musun?" Tek kaşı havaya kalktı. Şimdi gülümsemesi sırıtışa dönüşmüştü.

"Ne olacakmış, korku cadısı?"

Yüzüme en ölümcül gülümsemelerimden birini yerleştirdim.
"Ben lordun işkencecisiyim. Öleceksin. Ama kolayca değil."

Suratıma kahkaha attığında, zincirleri koparmaya gücümün yetip yetmeyeceğini ciddi ciddi düşündüm.

"Sen burada bir tutsaksın gerizekalı. Olsan olsan lordun tuvaleti olursun."

Zincirleri neredeyse yerinden oynatacak kadar büyük bir hızla üzerine atıldım. Ama ona bir santim kala olduğum yerde kaldım. Bu hareket bana pahalıya maloldu. Bileklerimin kanamaya başladığını hissedebiliyordum.

"Ve sen de artık ölüsün. Şimdi. BANA KARDEŞİMİN YERİNİ SÖYLE YOKSA SENİ ÖLDÜRMEDEN ÖNCE BAĞIRSAKLARINI ÇIPLAK ELLERİMLE DEŞERİM." Söylediklerimden hiç etkilenmeden öylece durdu. Ama hemen sonra daha yaşlı bir büyücü kapıdan içeri girdi.

YANSIMA|Tom Marvolo RiddleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin