Helios
Genç büyücü birine yaklaşmak için zaman kolluyordu. Küçük salonun ortasında oturmuş,onları takip eden birinin gelip ona hesap sormasını bekliyordu birkaç dakikadır. Arkadaşının işine yarayacak her türlü kişiyle yavaş yavaş sohbet etmeye başlayacaktı. Bu şekilde içlerine sızabilir ve güven kazanabilirlerdi.Çok geçmeden Abraxas Malfoyun yüzünde sert bir ifadeyle ona doğru yürüdüğünü görmek keyfini yerine getirdi. En azından boşu boşuna dakikalarca beklememişti.
"Burada ne yapıyorsun?" Tam karşısında durarak söylediği şeye şaşırmış gibi bakıp gözlerini kırpıştırdı Helios. Rahat bir tavırla ellerini cebine sokarken yanıtladı.
"Hiçbir görevim yok. Sıkıldım. Herhangi birinizle tanışıp işlerin nasıl yürüdüğünü öğrenirim diye düşünüyordum."
Karşısındaki platin saçlı adam ona inanmıyormuş gibi bakıp siyah deri koltuklara bedenini bıraktı.
"Neden gelip direkt bizden birine sormadın?"Şüpheci biri olduğunu tahmin etmişlerdi. Ama yalnızca salonda dikildiği için bu kadar şüphelenmesi garibine gitti.
"Yeniyim. Beni zaten takip ediyorsunuz." Malfoyun kaşları çatıldı. Yalanlamak için ağzını aralasa da Helios daha hızlı davrandı.
"İnkar etmene gerek yok. Aranıza yeni katıldık. Bizden şüphelenmemeniz aptalca olurdu zaten." Karşısındaki adamın yüzü ifadesiz bir hal aldı.
"Doğru. Size güvenmiyoruz. Ama bunun sebebi siz değilsiniz. Bu işte başından beri yanımızda olan adamların ikisi daha yeni ihanet etti." Helios başını aşağı yukarı salladı ciddi bir tavırla.
"Biri bizim amcamız. Bunu yapmak için haklı sebepleriniz var."
Abraxas karşısındaki büyücünün onu anlayışla karşılamasına hoşnut gibi göründü. Ama yine de tam olarak inanmış olamazdı.
"Gurur meselesi yapmaman çok onurlu bir davranış."Onun memnun olabileceği ne söyleyebileceğini düşündü önce. Yanlış bir şey söyleyip Phoebe'nin planlarını batırmak istemiyordu. İki kez düşünüp bir kez konuşacaktı. Aksi takdirde dostu da kendisi de ölürdü. Gelecekteki sevdiği insanlar da ölürdü.
"Ailemin onuruna yeni leke sürülmüşken onurlu bir davranış sergilediğimi söylemen komik." Kendini adamın karşısındaki koltuğa attı umursamazca."İhanet eden sen değilsin. Ve sen olmadığın sürece ailenin ne yaptığı önemli değil. Lord seni ve kardeşini istedi. Ailenin geri kalanı çöpten farksızdı çünkü."
Kendi ailesi olmasa da adamın söylediği şeylere kızdı. Dostunun kanını taşıyorlardı. Ona pek bir faydaları olduğu söylenemezdi ama yine de onun akrabalarıydılar. Yine de kızdığını belli etmedi.
"Öyleler. Adlarının yıllarca hain olarak anılmasını sağlayacağım." Maalesef bu tamamen bir yalandı. Yine de yüzüne yerleştirdiği yapmacık kararlılık ifadesi malfoyu etkilemişe benziyordu."Peki ya sen? Kendi adının nasıl anılmasını istiyorsun?" Bu tuzak soruydu. Anlamak için Phoebe olmasına gerek yoktu.
"Kardeşini koruyan bir ağabey olarak."
Karşısındaki adam tek kaşını havaya kaldırdı.
"Lorddan kendi adına beklediğin bir şey yok mu?"Başını iki yana sallayarak cevapladı.
"Hayır. Size katılmayı kardeşim istedi. Ben de ona göz kulak oluyorum.""Sen burada olmak istemiyor musun?"
Sorguda gibi hissetti genç büyücü. Abraxas tarafından bakılırsa kesinlikle öyleydi de. Tek fark istediği an bu sorguyu bitirip gidebilirdi. Ama eğer kaçarsa arkadaşı ve kendisinin sonunu getireceğinin farkındaydı.
"İstiyorum. Ama en büyük neden kardeşim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YANSIMA|Tom Marvolo Riddle
أدب الهواة"Yaşaması gereken yaşamalı. Farklı yollarla dünyanın tahtına oturmalı. İksir dolu atmayan yüreği attıracak olan,aydınlıktan doğacak bir korku. Birbirinin yansıması olan iki güç,birlikte olmalı." *Yetişkin içerik*