Voldemort
Birkaç günün sonunda cadıyı tekrar karşısında görmek ona garip geldi. Üzerindeki siyah elbisenin üst kısmı, göğüslerini ve belini ikinci bir deri gibi sarıyordu. Siyah yüksek topuklu ayakkabıları pek de kısa sayılamayacak boyunu daha da uzun göstermişti.
Ayağındaki topuklularla bile cadıdan oldukça uzun olduğunu biliyordu. Bedeni her zamankinden daha kadınsı görünüyordu. Belki de onu ilk kez bu kadar uzun süre incelediği içindi. Fiziği güzeldi. Çok güzeldi.
Büyük göğüsleri elbisesinin kare yakasından oldukça davetkar görünüyordu. Belini iki eliyle tamamen sarabilirdi. Şimdi bol eteğin arkasına gizlenen kalçaların geniş ve harikulade olduğunu da biliyordu. Onu daha önce pantolonla görmüştü.
Ama şimdi başkaydı. O zaman onu yalnızca süzmüştü. Şimdi, onun olmasına çok az kalmışken, ona iyice bakıyordu.
Fırtına bulutlarındaki büyük gözleri kendi gözlerine sabitlenmişti. Kirpikleri birer ok gibi kıvrılıp kaşına değiyordu. Çıkık elmacık kemikleri kendiliğinden pembeydi. Güzel, narin çene hattının ve o dolgun kırmızı dudaklarının ellerinin altında nasıl görüneceğini düşündü.
Ya da ince beyaz boynunun..Onunla ilgili her düşüncenin sonunda nasıl da öldürme arzusuna dönüştüğüne şaşırdı. Ondan bu kadar şüphelenmesi doğal değildi. Ona düşmanlarından daha çok dikkat ediyordu. Bunu yapmaya bir son vermeliydi.
Cadıya odaklanmışken başkasından gelecek ihanet ya da darbeyi göremeyecekti. Ölümü bu cadının elinden olacaktı. Dolaylı yoldan da olsa. Yine de dikkati dağılsa da ölmesini engelleyecek hortkulukları vardı.
Cadı derin bir nefes alınca, onu neden çağırdığını hatırladı. Ama kadın ondan önce davrandı.
"Beni çağırmışsınız, lordum." Daha önce sesine hiç dikkat etmemişti. Konuştuğunda onu boğmayı hayal etmekle meşgulken zaten bunu yapması pek olası değildi.
Sesi güzeldi. İnce ama toktu. Ona 'lordum' diye hitap ediyordu ama sanki 'bok çuvalı' deseydi de aynı ses tonunu kullanırdı. Bu düşünce az daha onu güldürecekken kendini tuttu.
Oturduğu koltukta dikleşerek elini yanındaki sandalyeye uzattı.
"Evet, otur."Cadı söylediğini ikiletmedi. Solundaki sandalyeye dikkatlice otururken soran bakışlarını ona yönlendirdi. Onun meraklı görüntüsü Lordun hoşuna gitti.
"Toplantıya baskın yapacağız. Seni bunun için çağırdım." Cadı omuzlarını dikleştirdi. Gözleri anında hafifçe kısılmıştı.
"Sizi dinliyorum."
Yavaşça ilerleyecekti. Toplantıdan önce planını açık etmeye niyeti yoktu. Yine de onu biraz yoklamak istiyordu.
"Toplantıya ikimiz gideceğiz. Sen ve ben." Kızın kaşları havaya kalktı. Onu götürecek kadar güvenmediğini gayet biliyordu.
"Neden?" Sorusu lorda komik geldi. Neredeyse gülecekti. Burada onu sorgulamaya cesareti olan tek kişi oydu. Birkaç gün onu görmemek karakterini kesinlikle değiştirmemişti.
"Çünkü öyle olmasına karar verdim." Düşünmeden verdiği cevap karşısında kızın öfkelenip öfkelenmediğini merak etti. Öfkelenmesini umuyordu. En azından öfke tamamen gerçek olurdu.
"Bana şans vereceğinize söz vermiştiniz. Bu nedir? Sözünüzü tutmayacak mısınız?"
Sinir yavaşça tüm bedeninde gezinirken cadıya gülümsedi. Gerçekten, cesaret ve aptallık arasında çok ince bir çizgi vardı. Cadı onu aşmak üzereydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YANSIMA|Tom Marvolo Riddle
Fanfic"Yaşaması gereken yaşamalı. Farklı yollarla dünyanın tahtına oturmalı. İksir dolu atmayan yüreği attıracak olan,aydınlıktan doğacak bir korku. Birbirinin yansıması olan iki güç,birlikte olmalı." *Yetişkin içerik*