35-Sonun Başlangıcı

384 56 1
                                    

Voldemort

Lestrange odadan çıkıp ikisini yalnız bırakırken Phoebe'ye baktı. Cadının saçı başı karışmıştı ve nefes nefeseydi. Koşmuş muydu? Neden koşmuştu? Koşarak kendisine gelmesini gerektirecek ne gibi bir şey olmuş olabilirdi? Tabii ki ona gelmesinden hoşlanmıştı ama cadının gözlerindeki bakışta hoşuna gitmeyen bir şey vardı. Cadı ürkmüş görünüyordu.

"Ne oldu Phoebe?" Oturduğu yerden kalktı ve cadıya doğru bir adım attı.

Phoebe bir büyü mırıldanarak insanların onları duymasını engelleyince kaşları çatıldı.
"Dumbledore konusunda haklıymışsın. Seni manipüle edip beni sana öldürtmeyi amaçlıyor." Bir çırpıda konuştuğunda lordun yüzünde bir gülümseme belirdi.

"Biliyorum."

"Hayır bilmi-NE?" Cadı gözlerini kırpıştırdı. Lordun bildiğini düşünmemiş olması biraz saçmaydı ama cadı dehşet içindeydi.

"Beni kandırmaya çalıştı. Beni aptal sandı. Biliyorum. Seni aradan çekerse beni kontrol edebileceğini düşünüyor. Birlikte çok güçlüyüz ve herkes bunun farkında."

Cadı onu başıyla onayladı. Anında omuzlarındaki gerginlik yerini rahatlamaya bırakmıştı. Cadı onun kendisine inanmayacağını düşünmüş olamazdı değil mi? Tüm hücreleriyle onu isterken onu öldüreceğini sanamazdı?

"Hayır. Tek sorun bu değil. Senin de tehlikeli olduğunu düşünüyor. Bence beni aradan çekip ona güvenmeni sağladıktan sonra seni öldürecek. Yönetemeyecek kadar kötü olduğunu düşünüyor."

Kaşları çatılsa da şaşırmadı. Dumbledore tabii ki onu öldürmek isteyecekti. Çünkü adam kötüydü. Gerçekten kötüydü. Tüm kötülük suçunu daima onun üzerine atmıştı ama Dumbledore'un ondan aşağı kalır bir yanı yoktu. Kendisinden zeki kimseye tahammülü de yoktu.

"Şaşırdım dersem yalan olur. Peki, denesin bakalım." Cadı ona ikinci bir başı çıkmış gibi baktı.

"Nasıl yani? Sen de mi o konuşurken duydun?"

Gülümsedi. Gözlerine ulaşacak cinsten bir gülümsemeydi. Yüzünde bu tarz bir ifadenin oluşmasını sadece Phoebe sağlayabilirdi.

"Hayır. Sadece önsezi diyebilirsin. Onu tanıdığımdan beri ondan nefret ediyordum. Kendinden zeki kimseye tahammülü yok onun. Ayrıca beni etkilemeye de çalıştı. Bunu anlamayacak kadar salak olduğumu mu düşünüyorsun?"

Kadın başını iki yana salladı. Gerçekten rahatlamış gibiydi.
"Hayır. Sadece bana kızdığın için bana inanmayacağını sanmıştım."

Evet, ona kızgındı. Hem de çok. Ama duyduğu an kendisine koşması ona öfkesini unutturmuştu. Birbirlerine sadık olmak zorundaydılar. Ve cadıyı öldürebilecek güçteki tek kişi de kendisiydi ama cadı karşısına dikilip gerçeği anlatmıştı.

Kendisini reddettiği için ona kızgındı. Ama düşünmüştü. Cadı odadan çıkarken düşünmüştü. Onu sevemeyeceğini düşündüğü için cadının ondan kaçtığını biliyordu.

Kehanet başından beri ona en büyük gücü vermek üzerineydi. En büyük güç sevgiydi. Bunu ancak şimdi anlayabiliyordu. Ve onu gördüğünde aklında, bedeninde, kalbinde beliren o garip hissin nedenini ancak anlıyordu.

Şimdilik cadıya belli etmeyecekti. Ama anlamıştı. Cadının kendisinden kurtulması artık imkansızdı. Evliliklerinin tamamen gerçek olması artık bir evet hayır sorusu değildi. Ne zaman sorusuydu. Bekleyebilirdi. Küçük cadısı hazır olana kadar, gerçeği görene kadar bekleyebilirdi.

YANSIMA|Tom Marvolo RiddleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin