17- Ölümün Öpücüğü

524 61 33
                                    

Phoebe

Daha önce de ruh emici görmüştüm. Savaş kazanıldıktan sonra onlara ihtiyaç kalmamıştı ama yakın zamanda sahte Voldemort'lar yüzünden her sokakta birkaç tanesi devriye gezer olmuştu. Bazen büyücülerin onlar tarafından saldırıya uğradıkları da oluyordu.

Ben de uğramıştım. Küçük bir kitapçıdan çıkmış, görevime hazırlanırken bir tanesiyle karşılaşmıştık. Öpücüğünü aldığımda öldüğümü sandım. Kanım damarlarımda küçük buz kütlelerine dönüşmüş, bedenim soğuk bir ateşle kavrulmuştu. Anılarım, en mutlu anılarım benden yaratığa akarken, hiçbir şey yapamadan birkaç saniye kalakalmıştım.

O zamanlar bize karşı büyüyü öğretmiyorlardı. Bir tehdit olmadığı için, bunu öğrenmenin hiçbir anlamı yoktu. Yine de öğrenmiştim ama o zamana dek kullanmama gerek olmamıştı.

Şimdiki karşılaşmadaysa, buna hazırdım. Onu görüp korkudan donakalmadım. Adamlar bağırışırken bir adım öne atıp Voldemort'u da arkama aldım.

"Lordum. Patronusunuz bizimkinden güçlü olacaktır. Kurtarın bizi." Birinin konuştuğunu duyunca göz ucuyla ona baktım.

Donup kalmıştı. Korkudan değil. Çaresizlikten. Gücü tüm odayı kaplamış, yalnızca ondan olanlara nefes alacak yer bırakmıştı. Ruh emicinin soğuğuna karşılık onun eriyik lavları vardı.

Çok güçlüydü. yenilmesine rağmen çok güçlüydü ama aslında değildi de. Patronus yapamıyordu. Çünkü mutluluğun ne olduğunu bilmiyordu. Çünkü hissedemiyordu. Ve bunu itiraf etmektense, önce odadaki herkesi öldürüp, sonra da öpücüğe kendini maruz bırakacağını anlamıştım.

Ona baktım. O da bana baktı. Çenesinde bir kas seğirip duruyordu. Söylemeyeceğini biliyordum ama anlayışla başımı salladım.

"Emredersiniz lordum." Hiçbir şey söylememesine rağmen söylediğim şeyle, kaşlarını çatsa da tek kelime etmedi. Bunun adamlara karşı oynadığımız bir oyun olacağını anlamıştı. Onun patronus yapamadığını anladığımı da anlamıştı. Ama sesini çıkarmadığına göre, beni bunun için daha sonra öldürürdü.

Asamı ruh emicilere doğrulttum. Git gide çoğaldıklarını görmek hoşuma gitmemişti.

En mutlu anıma odaklandım. Onu hatırlamak zor olmadı. Helios ve ben ilk kez ihtiyaç odasına girdiğimiz zamandı. Odayı bir sürü çikolata ve bir sürü yasak kitapla dolu gördüğümde, kalbim öyle bir hızlanmıştı ki mutluluktan öleceğimi sanmıştım. Bütün bir gece kahkaham dinmemişti.

Dudaklarımı bir gülümseme kapladı ve fısıldadım.
"Expecto Patronum."

Gümüş renkli devasa bir ejderha ruhumdan kopup ruh emicilerin önünde durduğunda, ışığın adamları bile neredeyse kör ettiğini biliyordum. Kükreyişi yalnızca malikaneyi değil, tüm sokağı inletmişti.

Güçlüydüm. Çok güçlüydüm. Patronusum da öyleydi. Birkaç düzinesi gelmeye devam ederken, yakınlardakiler hızla uzaklaşıyorlardı. Işığım karşısında hiçbir karanlık yaratık uzun süre dayanamazdı. İlk seferinde de böyle olmuştu.

Patronusum birkaç blok öteyi bile aydınlatmıştı. Onun için biraz geç kalmıştım ve bitkindim. Ama şimdi değildim.

Ben aydınlıktan doğan korkuydum. Ay ışığı cadısıydım. Kaderimde, çok güçlü bir büyücü olmak ve en az kendim kadar güçlü bir büyücüyü dünyanın tahtına oturtmak vardı.

Biraz daha ışık ve hepsini yok edecektim. Daha fazla çikolata hayal ettim, yasak bölümde yatıp kalktığım zamanları düşündüm. Işığım git gide büyüyordu.
Tüm karanlığı yakıp kavurdum.

YANSIMA|Tom Marvolo RiddleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin