36-Akşam Işıltısı

395 48 17
                                    

Phoebe

Herkesin katılacağı akşam yemeğine giderken sinirlerim çok gergindi. Bunun sebebi üzerimdeki aşırı rahatsız kıyafet gibi görünse de aslında değildi. Bordo elbise bedenimi ikinci bir deri gibi sarıyordu, evet. Ayrıca göğüslerim dar elbise yüzünden ağzıma girecekmiş gibi görünüyordu ama beni asıl sinirlendiren şey bu değildi. Oynayacağımız oyunun saçmalığı beni memelerimin görünmesinden daha fazla geriyordu.

Uzun yemek masasının başındaki Tom'un beni görür görmez gözleri parladı. Bunun sebebinin giysilerim mi yoksa yaptığı şairane plan mı olduğunu anlayamadım. Zaten önemi de yoktu. Solundaki Lestrange giydiği siyah takımının içinde bana baktı. Onun da gözleri ışıldıyordu. Dudakları garip bir şekilde aralanmıştı. Omuzları gergindi.

Plana göre Lestrange bana aşık gibi yapacaktı. Ama bunu tamamen çaktırmadan, daha doğrusu yalnızca Dumbledore'un fark edeceği şekilde yapmalıydı. Ayrıca ben de oyuna ayak uydurmak zorundaydım. Lordumuzun arkasından çaktırmadan iş çevirmeliydik.

Lestrange'a her şeyi anlattık. Başından beri yaşadığımız her şeyi biliyordu. Aynı şekilde Abraxas ve Malfoy'un da bildiğini biliyordum. Tek bir farkla. Tom üçüne de artık evliliğimizin kesinlikle gerçek olduğunu söylemişti ve gariptir ki, sanırım inanmışlardı. Ya da Dumbledore'un kötü biri olduğunu ve bize ihanet edeceğini bilmek düşüncelerinin profesörde yoğunlaşmasına sebep olmuştu. Masada, sevgili kocamın sağına geçerken zorlanarak da olsa herkese gülümsedim.

Profesör herkes geldiği an ayağa kalktı.
"Saldırıdan ve tüm diğer şeylerden sonra, hep birlikte yemek yiyebilmemiz çok güzel oldu. Yakında ortalığın karışacağını tahmin ediyorum. Bu olmadan, Lord ve Leydinin evliliğini tebrik ederim." Kadehini bize bakarak kaldırmıştı.

Yerimden kalkıp suratını ısırmamak için kendimi kastım. Yanımdaki tom, adama hareketlendiğimi sezmiş gibi bir elini benimkinin üzerine koydu. Benden daha rahattı.

"Teşekkür ederiz Bay Dumbledore. Desteğiniz bizim için çok değerli. Yanımızda sizin gibi bilgili bir büyücü varken, ortalık karışsa bile bu uzun sürmeyecek, eminim." Dedi kendi kadehini kaldırarak.

Ben bardağımı kaldırırken elim bembeyazdı. Biraz daha sıkarsam avuçlarımda tuzla buz olacaktı.

Profesörün alçak yüzüne bakmak sinirlerimi bozmuştu. Normalde sinirlerimin Çelik gibi olmasıyla ve oynayabildiğim oyunlarla övünürdüm ama şimdi kendimi kontrol etmek çok zordu. Adama güvenmiştim. Gelecekte bana anlatılan şeyler yüzünden. Bana yardım ettiğini sanmıştım ama ikimizi de ekarte etmeyi planlıyordu.

Profesör yerine otururken göz göze geldik. Kendimi anında toparlayıp biraz gergin göründüm. Ona gözlerimle "konuşmamız gerektiğini" anlatmaya çalışıyordum.

Adam anında durumu anladı ve başını belli belirsiz salladı. Güzeldi. Ona güvendiğimi ve bir şey anlatacağımı düşünmesini istiyorduk. Yıpranan sinirlerime rağmen hala rolümü oynayabilmek güzeldi.

"Saldırıların kaynağını bulabildik mi?" Lestrange'ın sorusuyla ona döndüm. Dumbledore'un saldırıları önlemekten daha önemli bir amacı olmasaydı, mesela bizi öldürmek gibi, bunu araştırdıklarını düşünürdüm ama herhangi bir şey yaptıklarını sanmıyordum.

Eğer, kehanetteki gibi güçlüysek ve ben Tom'un tüm güçlerini geri döndürdüysem-duygularıyla birlikte- bunu bizden başka durdurabilecek biri yoktu. Farkında mıydı acaba? Yoksa ikimize duyduğu şu garip şüphe, geri kalan her şeyi bastırıyor muydu?

Ya da kıyameti biz olmadan durdurmanın bir yolunu mu bulmuştu? Emin değildim. Ama şüphelenmem gereken çok şey varmış gibi hissetmekten kendimi alamıyordum. Çünkü, bilirsiniz. Eşeğin aklına karpuz kabuğu bir kez girdi mi, onu çıkarmak çok zor olurdu.

YANSIMA|Tom Marvolo RiddleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin