Medyada Lee Min Ho- My Little Princess
Hayalin ağzından...
Efenin yüzüdeki ifadeyi çözmeye çalışarak masaya oturdum. Söyleyeceği şeyleri toparlıyordu sanırım. Ona biraz süre vermeye karar verdim. Efe boğazını temizleyip konuşmaya başladı.
"Hayatım öncelikle nasılsın?" diye sorduğunda hala asıl meseleyi merak ediyordum. Direkt olarak konuya girmemesi kendimi kötü hissetmeme neden oldu. Kesin dün bir şeyler saçmalamıştım. Neler olabileceğini kafamdan geçirirken cevap vermediğimi hatırladım ve kısa bir "İyiyim, sen?" ile geçiştirdim. "Ben nasıl olduğuma daha karar veremedim." dedi. Hala konuya girmesini bekliyordum. Ojelerimi kemirdiğimi farkettiğimde sessiz iki dakikayı daha geride bırakmıştık.
"Neyse asıl konuya giriyorum" dediğinde içimden çok şükür diye geçirdim. Efe boğazını bir kere daha temizleyip devam etti. "Gelecekle ilgili planların ne?" Bu soruyu beklemiyordum işte. Nereye varmak istediğini de tam anlamamıştım. "Kariyerime odaklanmayı düşünüyorum. Bu kadar ara yeterli sanırım." derken Efenin gözlerinde farklı bir şey gördüm. Sanki bir şeyleri yerlerine oturtmuştu. "Yüksek lisans yapmak gibi mi?" dediğinde sadece kafamı sallamıştım. Evet buraya kadardı. Saklamayı başaramamıştım. "Nerde yap___" derken sözünü kestim. Sorusunu anlamak zor değildi. "Yurtdışında. Büyük ihtimalle Güney Korede" deyip açıklık getirmeye çalıştım. İnkar edebilirdim ama etme gereği duymadım. Üstelik sarhoş olduğum gecenin ertesinde böyle bir konuşmanın olması tesadüf gibi gelmiyordu. Kendimde olmadığım bir zamanda söylemiş olmalıydım ve ne kadarından bahsettiğimi bilmediğim için inkar etmek saçma gelmişti. Keşke Batuya sorsaydım sabah. Hiç aklıma gelmemişti.
"Beni de götürmeyi düşünüyor muydun yanında?" diye sorduğunda ana döndüm. "Aslında Mügeyle birlikte gidiyorum." diye cevapladım hemen. "Bu hayır demek sanırım" deyip somurtuşunu izledim. Gerçekten üzgün görünüyordu. Sadece "Üzgünüm" demekle yetinmiştim. Birden kendisini toplayıp "Ben de seninle geliyorum! Bensiz bir yere gidemezsin Hayal. Beni burada bırakamazsın!" diye karşı çıktı ve cevap vermeme fırsat vermeden elini cebine attı. Ne yapmaya çalışıyordu bu aptal? Şu anda zorlandığımı hissedebiliyordum. Aldığım kararları korumak zorlaşıyordu. Ama onun gelmesine müsade edemezdim.
Ben bunları düşünürken cebinden çıkarttığı kırmızı kadife kutuyu bana doğru uzattı. İçimden 'HAYIR!' diye bağırırken lafa girdi. "Evlen benimle Hayal. Bunu bu şekilde vermek istemezdim. Daha romantik bir şekilde teklif edecektim ama şu anda yapamazsam bir daha yapamayabilirim. Lütfen kabul et ve bir yuva kuralım. Sonra nereye istiyorsan birlikte gidebiliriz. Sana söz veriyorum her şey istediğin gibi olacak." Duyduklarımın şokuyla yüzümün ifadesizce donduğunu biliyordum. Evet yüzüm donmuştu ama içimde beni kavuran bir ateş yanmaya başlamıştı. Bu sözleri Efeden duymak için o kadar çok beklemiştim ki. Ama olmayacağını anladığımda pes etmiştim. Koreye gidip yeni bir hayat kurma isteğim bu pes edişle oldukça bağlantılıydı. Ondan uzaklaşma isteğim çok kuvvetliydi. Ama şimdi bu olanlar, söyledikleri içimi kavuruyordu. Ona içimden küfür ediyordum bunu daha önce yapmadığı için. Ve vereceğim cevabı da çok iyi biliyordum. Derin bir nefes alıp iç dünyamdan uzaklaştım.
"Üzgünüm Efe, kabul edemem. Kendim için yeni bir yol çizdim, her şeyi planladım ve bu yeni yolda sen yoksun. Sevgili ya da eş olarak yanımda görmek istediğim kişi artık sen değilsin. Bu işi burada bitirelim. Hoşçakal."
Bu sözleri soğukkanlılıkla söyleyebildiğime inanamayarak masadan kalkıp önlüğü çıkarttım ve koltuğa bıraktım. Efeyi orada öylece bırakıp dışarıya çıktım. Tam çıkarken annemin gözlerini görmüştüm. Üzgün gibiydi. Ama dönüp Efeye bakmaya cesaret edemedim. Yıkılmış olduğunu düşünüyordum ve onu o şekilde görmeyi gerçekten istemiyordum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
☆ Hayallerin Ötesinde ☆
FanfictionBüyük umutlara hayallerini kovalayan iki genç kızın öyküsü