-2-

176 19 3
                                    

Arkadaşlar birçok mesaj alıyorum. Kore'ye ne zaman gidileceği konusunda 7. Bölümde olaylar netleşmeye başlıyor. 10. Bölümde falan gidecekler. Hayalin önce Efe'den kurtulması gerekiyor.Ki biliyosunuz Batu da kıskanç Kore'ye gitmelerine zor izin veriyor.10. Bölüme kadar sabredin :) :D

H: Pürüzler derken kardeşim?
M: Senin efe benim murat işte abi
H: Ayy bana efe deme kaç gündür konuşmuyoruz zaten ben onun pek pürüz olacağını düşünmüyorum. Aksine beni bu konuda daha istekli yapıyor. Bu anlamsız bağın kopması lazım. Onunla olmuyorsa onsuz olmalı. Bir ömür böyle süremez.
M: Bence de ama efe öyle düşünmeyebilir. En son 'başkasıyla olmana izin vermem bensiz olacaksan ölmeni tercih ederim' demiyor muydu bu çocuk?
H: Derse desin onun keyfini mi bekleyip durucam. Biz senin murat işini düşünelim.
M: sen öyle diyosan tamam abi murat işine yoğunlaşalım.
Hayal bunları diyordu evet ama içinde soru işaretleri birikiyordu her geçen dakika. Efenin razı gelmeyeceğini tabii ki biliyordu. Bu nedenle ona haber vermemek en doğrusuydu. 1 sene bunu saklayabilirdi değil mi? Peki kendisi onsuz yapabilecek miydi? Bir anda bırakıp giderse boşluğa düşebilirdi. Belki de en iyisi bu 1 seneyi ondan uzaklaşmak için kullanmaktı. Bu da başka bir yoldu. Ama uzaklaşabilmeleri yani kopmaları başlı başına bir olaydı hem de zorlu bir olay. Hayal bu düşüncelerle kafasında savaşırken mügenin 'pürüzüne' odaklanmaya çalışıyordu.
H: Abi zaten yürümüyor ayrıl gitsin işte
M: Abi ayrılayım da muratı biliyosun. Bırakmıyor bir türlü. Bakalım bu sefer olacak mı?

H: Hallolur hallolur boşver biz asıl hedefe bağlı kalalım yeter.
Böyle konuşarak kore hakkında araştırma yaparak 4 saati geçirmişlerdi. Saatin 5 olduğunu izemin cafeye gelişinden anlamışlardı. Sırtında çantası üzerinde okul formasıyla kapıdan önce cafeyi süzdü. Ablasını görünce hemen onların yanına gitti. Onlar da izemi izliyor ne zaman görecek bizi diye bekliyorlardı.
Hergün böyleydi saat 5te izem cafeye gelir ve ablasını arardı. Bulunca da yanına koşardı. Anlatacak bir şeyleri her zaman olurdu ve o anlatmadan duramazdı.
Önce ablasına sonra mügeye sarıldı çantayı mügenin yan tarafına atıp hayalin yanına oturdu.
İzem: Ablaaaa bugün ne oldu tahmin et.
H: okula meteor mu düştü?
İ: off hayır tabikiii! Daha mantıklı bir şy söyle
H: Öğretmenlerinizden birisi aslında uzaylıymış! Ben Emel Hocadan şüpheleniyorum. Kadın bi garip zaten. Bildim mi bu sefer?
İ: Abla bi dalga geçme yaa tamam emel hocanın normal olduğunu ben de düşünmüyorum ama uzaylı ne Allah aşkına!
H: Şu tahmin etme işinden nefret ettiğimi bile bile bana hergün bu eziyeti çektiriyorsun. Anlat anlatacaksan daha bizim de sana anlatacaklarımız var.
İ: Tamam anlatıyorum. Bizim karşı sınıfta kaan diye bi çocuk var. Sınıflarından başka bir gerizekalıyla iddaya girmişler. Ve bil bakalım ne iddası bu?
H: İzeeeeemmmm!!!!
İ: tamam tamam. Diğer çocuk sen camdan atlayamazsın demiş o da atlarım demiş ve atladı!
H: hiiiiiihhhhh! Bir şey oldu mu?
İ: yok ona olmadı ama üzerine düştüğü çocuğun kolu ağrıyodu. Çatlamış olabilirmiş.
H: Olum manyak mısınız yaa! İddia için camdan mı atlanırmış. Abi hatırlıyo musun bi dizi vardı. Lise dizisi. Var mısın arif diye bi karakter vardı hani. Geleceğin arifleri bunlar.
M: ayy hatırladım abi. O zamanlar liseye nasıl özenirdik yaa hiç hayalimdeki gibi olmadı :/
H: İnşallah Kore hayalimizdeki gibi olur abi. Yeminle çok heyecanlıyım. Düşününce içim kıpır kıpır oluyo yaa :)
İ: Kore mi? Ne koresi bee nerden çıktı kore?
Müge 'biz gidiyoruz canım yüksek yapcaz' diye başlar anlatmaya izem bir sürü duyguyu aynı anda yaşar. Ablası gideceği için üzgün, tatillerinde gidecek başka bir yeri olduğu için mutlu, plana dahil edilmediği için kırgın. Bu son duygu için yapabilecek bir şeyi olmadığının farkına varması uzun sürmez ve bu üçüncü duygudan kurtulur.
Akşam 7 gibi çıkarlar cafeden. Müge biner arabasına gider. Gül hanım izeme hangi arabayla döneceğini sorar o da ablasıyla gitmeye karar verir ve gül hanım da cafeden ayrılır. Arabaya bindiklerinde izem konuşmaya başlar.
İ: abla babam ne dicek bu işe sence?
M: bilmiyorum. Gitme demez ama çok üzülür.
İ: bence de.
Müzik çaları açar ve CN blue eşliğinde tek kelime etmeden eve giderler.
Gül hanım onlardan önce girmiştir eve. Kızlar üzerlerini değiştirirken o da yemeği hazırlar. Ailecek otururlar sofraya. Hayal hemen anlatır babasına. Tahmin ettiği gibi babası gitmek istiyorsan git demiştir ama üzüldüğü bellidir. Hayal onu ha ankara ha kore ne farkeder zaten mügeyle birlikte bir ev tutucaz yalnız olmayacağım orada. Bir şey olursa atlar gelirsiniz diye rahatlatmaya çalışıyordu. Biraz olsun başarmıştı ama mehmet bey ilk gözağrısı için endişeleniyordu.
En büyük sorunu batu çıkartmıştı resmen gidemezsin izin vermiyorum demişti. Babasının batuya haddini bildirmesiyle masadan kalkıp odasına gitmişti.
Sofrayı toplayıp mutfaktaki işleri hallettikten sonra hayal de odasına çıktı. İnternette boş boş takılırken telefon çaldı. Ekrana baktığında sevdiği çocuğun resmini gördü. Efe böyleydi hayal ne zaman ondan bir şey saklamaya karar verse o hisseder ve arardı. Hayal umursamazca açtı telefonu.
H: efendim?
Efe: naber napıyosun?
H: bilgisayarda takılıyorum. Sen?
E: size doğru geliyorum hadi hazırlan da çıkalım beklemeyim seni.
H: pardon?
E: 15 dakika sonra oradayım. Hazırlanmaya başla.
Dedi ve kapattı. Bu çocuk hayalin sinirlerini bozmaya başlamıştı. Gitmeyecekti işte böyle emrivakilere pabuç bırakmayacaktı. Evet evet gitmiyordu. Bilgisayarda oyalanmaya sadece 3 dakika devam edebilmişti. Sonunda kendini dolabın önünde buldu. Ne giyecekti şimdi? Daha da önemlisi gene neden boyun eğmişti? Kendisini rahatlatmak için bahane bulması uzun sürmemişti. Bir şey çaktırmaması için eskisi gibi devam etmesi gerekiyordu. Kıyafetlerini seçmişti. Beyaz bir t-shirt ve siyah dar bir pantolon giymişti. Saçlarını sıkıca bağlayıp at kuyruğu yaptı. Makyajını tamamladı kulağına büyükçe bir küpe parmaklarına da eklem yüzüklerini taktı. Siyah taşlı çantası ve siyah taşlı topukluları ile çıkmaya hazırdı artık. Saate baktı yetişmişti. Efe ona hızlı hazırlanmayı öğretmişti. Annesine ve babasına çıktığını haber verip kapıyı kapattı. Bahçenin kapısının önünde bekleyen siyah audiye bindiğinde efe gülümsüyordu. 'Güzel olmuşsun. Hadi gidelim.' Deyip gaza bastı. Efe gene çok hızlı kullanıyordu arabayı. Hayal efenin arabasına ilk bindiğinde nasıl korktuğunu hatırlayıp güldü. Efe de hayalin neye güldüğünü bilmemesine rağmen gülmeye başladı. Hayal birden ciddileşip efeye döndü.
H: bana bak efe bir daha bana emrivaki yapma yoksa kafanı kopartırım anlıyo musun?
E: ama canım bu gece dışarı çıkmak istedi başkasıyla mı çıksaydım yani?
H: başkasıyla çık demedim emrivaki yapma dedim. En azından müsait misin diye usulen sor. Bu sondu gerçekten. Bir daha tekrarlarsa bu arabanın içinde sabahlarsın da pencereden bile bakmam anlıyo musun?
E: tamam anladım da sen bi gerginsin sanki?
H: gergin falan değilim sinirliyim. Önüne bak da nereye gidiyosak gidelim bir an önce.
Efe peki deyip biraz daha hızlandı. Bir farklılık olduğu belliydi. Hayal ona bu şekilde bağırmazdı hiç. Kızardı tamam ama bağırmak? Nasılsa öğrenirdi sebebini.
Hayal de uzaklaşma planına başlamıştı. Böyle böyle kopartacaktı bağlarını. Bugün bağırarak bir ilki gerçekleştirmişti ve bunu hayallerinden aldığı güçle yapabilmişti. Keşke daha önce gidebilselerdi. 1 sene çok uzun geliyordu.
~2. Bölüm Sonu~
Arkadaşlar bu bölümün ne kadar sıkıcı olduğunun farkındayım olaylar henüz başlamadı ve bundan sonraki bölümlerde bol olay koyup tarihi ileri alıp durucam. Kore için ben de çok heyecanlıyım :) bu bölümü anlayışla karşılarsınız umarım. Hayalin etrafındaki kişilerle arasındaki ilişkiyi anlatmaya çalıştım. Yorumları bekliyorum. Seviliyorsunuz :*

Yeni hikayem Tırtıldan Kelebeğe'yi de okuyup görüşlerinizi bildirirseniz çok mutlu olurum :)

Ayrıca soohyunoloji isimli kullanıcının Karanlığın Gölgesi isimli hikayesini okumanızı da şiddetle tavsiye ediyorum :) Desteklerinizi bekliyoruz :)

☆ Hayallerin Ötesinde ☆Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin