Medyada Yonsei Üniversitesi Seoul Kampüsü...
"Ha Neul! Hadi uyan abi geç kalacağız bak."
Hayal 10 dakikadır Mügeyi uyandırmaya çalışıyordu ama Müge devinmiyordu bile! Bu gidişle ilk günden okula geç kalacaklardı. Hayal nasıl uyandırabileceğini düşünürken aklına bir fikir geldi. Odadan araya çıkıp bağırdı. "Aaa Min Ho hoşgeldin. Min Hyuk mu? Tanıştırmaya getireceğini söylememiştin sürpriz oldu!"
Müge Min Hyuk adını duyar duymaz gözlerini açtı. "Ne! Min Hyuk mu? Olamaz ben pijamalarımlayım! Min Ho niye haber vermiyorsun yaa!!!" diye çığlık ata ata odada koşturmaya başladı. Mügenin bu haline kahkahalarla gülen Hayal sonunda Mügenin dikkatini çekmişti. Tongaya düşürüldüğünü anlayınca "Off abi ya yapılır mı bu bana?" diye sitem etti. Hayal Mügenin yanına gidip "Yeni alarm sesini beğendin mi canısı?" deyip yanağından makas aldı. Sonra "Hadi hazırlan okula geç kalıcaz" diye eklemeyi unutmadı. Mügeyi odasında hazırlanmak üzere yalnız bıraktıktan sonra kahvaltı hazırlamaya gitti.
Masayı hazırlamıştı. Kore kahvaltısına hiç benzemiyordu. Kahvaltı yapmak gibi bir alışkanlığı olmasa da bundan sonra yapmaya karar verdi. Eğer bugünkü gibi erken uyanırsa sorun olmazdı. Hayal 45 dakika önce uyanmış duşunu alıp hazırlanmıştı. Açık renkli kot bir şort ve fuşya salaş kolsuz bir tunik giymişti. Tunik şortunu neredeyse örtüyordu. Saçlarına dalga verip doğal bir makyaj yaptı. Abartılı değildi. Bakımsız hiç değildi.
Müge de hazırlanıp kahvaltıya geldi. O da kısa kırmızı bir etek ve siyah karpuz kol üstünde minik kırmızı çiçekleri olan bir t-shirt giymişti. Saçlarını örüp omzuna atmıştı. Çok sevimli görünüyordu. Hayal onun yanaklarını mıncırmak istemişti.
İkisi de ne kadar heyecanlı olduğunu birbirlerine anlatırlarken Hayalin telefonunun ışığı yandı. Hayal telefona baktığında mesajın Min Ho'dan geldiğini gördü.
"Çalışkan bir öğrenci ol ve öğretmenini iyi dinle. Sonra sınav yapıcam seni ㅋㅋㅋ. İyi dersler :)"
Bu mesaj Hayalin dişlerinin görünmesine sebep oldu. Pişmiş kelle gibi sırıtmaya devam ederken mesajı cevapladı
"Teşekkür ederim :) Sınav için sabırsızlanıyorum. Ne kadar iyi bir öğrenci olduğumu göreceksin ;)"
Mesaj iletilir iletilmez cevap geldi.
"O zaman bu akşam :) Üç gündür kahveni içmedim"
"Hepsi sırf kahve için değil mi? Tamam akşam görüşürüz o zaman :)"
"Görüşürüz."
Müge Hayalin yüzündeki ifadeden kimle mesajlaştığını anlamıştı. Hemen sordu "Ne diyor seninki?"
"Çalış bu akşam seni sınav yapıcam diyor."
"Bu akşam mı? Bir Hallyu yıldızı bu kadar boş olur mu yaa. Seni görmeden duramıyor :)"
"Ben halimden oldukça memnunum :)"
"Orası belli canım :)"
Karınlarını doyurup masayı topladıktan sonra bisikletlerine binip okula gittiler. Geçen hafta oldukları sınav sonucu seviyelere göre sınıflar ayrılmıştı. Hayal ve Müge aynı sınıfta 4. seviyedelerdi. Koreye geldikleri 1 ayda 2 kur birden ilerlemişlerdi. 3 kuru direkt geçtikleri için hazırlık dönemi daha kısa sürecekti. Ama ailelerine bundan bahsetmemişlerdi. Normal okul dönemi bittiğinde Türkiye'ye gideceklerdi. Aradaki boşluktada gezip eğleneceklerdi.
Okulun ilk günü gayet güzel geçmişti. Bir kaç arkadaş edinmişlerdi. Farklı farklı ülkelerden gelen 20 kişiden oluşuyordu sınıfları. İngiltereden Jessica ve İspanyadan Enrique ile baya kaynaşmışlardı. Enrique, Müge onunla İspanyolca konuşunca şaşırmıştı. Ama birileriyle kendi dilinde konuşabilmek hoşuna gitmişti. Esmer yakışıklı bir erkekti. Jessica da minyon tipli sevimli bir kızdı. Enrique ile bilirlikte oturuyordu. Hayal de Müge de bu ikiliyle takılabileceklerine karar verdiler.
Eve geldiklerinde çay demleyip keyif yaptılar. Müge akşam yemeğinden sonra bara gidecekti. Hayal de sabahlayacak ekipteydi. O yüzden gece gidecek, gitmeden de Min Ho ile vakit geçirecekti.
Akşam yemeği için karnıyarık yaptı Müge. Masaya oturduklarında kapı çaldı. Min Ho gelmişti. "Kaynanan sevecek" deyip masaya bir tabak daha koydular. Min Hoyu Türk mutfağıyla tanıştırmışlardı. Bir keresinde yaprak sarması yedirmişlerdi. Min Ho oldukça beğenmiş bir tabak daha istemişti. Bugün de karnıyarığın tadına bakacaktı. Hayal bunları düşündükçe "Vay be! Söyleselerdi inanmazdım" diyordu kendisine. Yemek Min Ho için biraz yağlı olsa da içinde et olduğu için severek yedi.
Yemekten kalktıktan sonra Min Ho kızları karşısına alıp "Ee neler öğrendiniz bugün? Sınava hazır mısınız?" diye sordu. Müge "İlk günden sınav mı olur. Ben şaka yaptığını düşünmüştüm. Hem benim işe gitmem lazım." deyip Hayale döndü "Abi Allah sana zihin açıklığı versin :)" İkisine de el sallayıp evden çıktı. Min Ho, Hayalle yalnız kalmıştı. "Hazırsan başlıyorum sorulara" dedi. Hayal de "Hadi bakalım sor" diye döndü Min Ho'ya.
Min Ho'nun aklında Hayalle ilgili merak ettiği şeyleri öğrenmek vardı. Onu genel olarak tanımıştı. Şimdi sıra aşk hayatındaydı. Önceki ilişkilerini merak ediyordu. Soruları kafasında toplayıp sınava başladı.
"Sınavımız sözlü olacak yani konuşma becerilerini değerlendireceğim. O yüzden her soruyu ciddiye alarak cevapla." Hayal kafasıyla onayladıktan sonra Min Ho ilk sorusunu sordu: "Hiç aşık oldun mu?"
Hayal kesinlikle böyle bir soru beklemiyordu ama cevaplayacağını söylemişti. Düşünmeden yanıtladı. "Evet. İki kez." Min Ho dürüstlüğünü takdir ederek devam etti. "İlki ne zamandı? Adı neydi? Sevgili oldunuz mu? Sevgili olmuşsanız ne kadar sürdü? Ne zaman neden ayrıldınız?"
"Adı Efe. 10 yıldır tanışıyoruz. Tanıştıktan 4 sene sonra aşık oldum. Sevgili olduk ama kısa sürdü. Yürütemedik ayrıldık. Ama bağımız kopmadı. Görüşmeye devam ettik. En son 4 ay önce tekrardan sevgili olduk. 1 ay kadar sürdü. Bana evlenme teklif ettiği gün onu terkettim. Çünkü buraya gelmeyi kafama koymuştum. Ve o gün öyle bir teklifte bulunacağını bilmiyordum. Hayallerim ve onun arasında bir seçim yapmam gerekti. Birbirimizi çok yıprattığımız için hayallerimi seçtim."
"Peki en son ne zaman görüştünüz?"
"Buraya gelmeden 1 ay önce kafamı toplamak için gittiğim yere geldi. En son o zaman gördüm. Son anımız ise bana el kaldırdı. Engel olup küfrettim. Ben buraya gelinceye kadar ne o beni aradı ne ben onu. Ama buraya geldim geleli her gün mail atıyor. Hiçbirini okumadım."
"Neden okumadın? Hiç merak etmiyor musun ne yazdığını?"
"İlginç ama etmiyorum. İkinci aşkım olmasaydı okurdum sanırım ama Efeyi düşünecek pek vaktim olmuyor. Kafam oldukça dolu :)"
"Peki. İkinci aşkından bahset o zaman"
"İkinci aşkım ilk başlarda hayalimde yaşadığım platonik bir aşktı. Efe ile tekrar birlikte olmadan önce aşık oldum. Ama hiç mümkün değildi. Demiştim ya Efe ile hayallerim arasında seçim yapmam gerekti diye. Ben hayalimin peşindem gittim. Ve işte buradayım :)"
"İkinci aşkın Kore mi o zaman?"
"Buna verecek bir cevabım yok şu anda."
"Hadi ama! Bak geçemezsin sınavdan ona göre!"
"Kahveyi orta yapıyorum."
Hayal cevap vermeden kalkmıştı. Ne diyecekti? 'İkinci aşkım sensin Min Ho' mu? Böyle bir şey yapamazdı. Min Ho'nun duygularını bilmeden olmazdı. Onu tamamen kaybetme riskini göze alamazdı.
Min Ho ise Hayali cevaplarını ve cevaplamadığı soruyu düşünüyordu. 10 yılı çok kısa anlatmıştı. İkinci aşkını ise hiç anlatmamıştı! Bu ikinci aşk muhtemelen şu anki aşkıydı ve 6 yıllık bir aşkı bitirebilecek büyük bir aşktı. Min Ho biraz korkmuştu açıkçası. Hayalin hayallerine bu kadar tutunması, bu kadar hırslı olması hem hoşuna gitmişti hem de korkmuştu. O hayalin ne aşkın kim olduğunu öğrenmeliydi. İçinden bir ses kendisinin olabileceğini söylüyordu. Eğer öyleyse eğer Hayal tanışacağından bile emin olmadan onun için Efeden vazgeçmişse sonuna kadar Hayalin yanında kalabilirdi.
Min Ho bu düşüncelerle boğuşurken Hayal kahveyi getirdi. Min Hoya fincanı verip "Bitti mi sınav? Geçtim mi?" diye sordu. Min Ho Hayalin gözlerine baktı. "Hayır" deyip gülümsedi. Ne yapacağına karar vermesi gerekiyordu.
Saat 23.00 olmuştu. Hala iki saatleri vardı. Oradan buradan konuşurlarken kapı çaldı. Hayal "Ha Neul'ın çıkmasına çok var daha. Bir şey mi oldu ki?" diyerek kapıyı açmaya gitti. Min Ho da sedirde otururken kimin gediğini görmek için kafasını uzattı. Hayal "Kim o?" dediğinde birisi "Benim!" diye cevap verdi. Min Ho izliyordu. Kapıda Korece konuşan erkek sesi kime ait merak ediyordu. Hayal kim olduğunu anlamasa da kapıyı açtı. Korkacak bir şeyi yoktu sonuçta. Kapıyı açtığında bu sonuca erken vardığını anladı.
Efe kapıda Hayale bakıyordu. Öfkeli görünüyordu. Hayal şaşkınlıkla "Efe!" diye fısıldadı. Kapıda donmuş bir şekilde Efeye bakarken Efenin gözlerinin arkasındaki bir yere odaklandığını farketmişti. Sinirden burun delikleri genişlemişti. Ellerini yumruk yapmış arkadaki yere bakmaya devam ediyordu.
Hayal Efenin baktığı yeri görmek için kafasını çevirdiğinde hemen arkasında durmuş olan Min Ho ile göz göze geldi. Min Ho oldukça sakin duruyordu. Ne zamandır orada durduğunu bilmiyordu Hayal. 'Efe' dediğini duymuş muydu acaba? Tam bunu düşünürken Min Ho konuşmaya başladı. "Demek Efe sensin." Efe de anlasın diye İngilizce olarak sormuştu. Ama Efe cevabı Korece verdi. "Evet. Benim. Sense?" Hayal Efenin Korece konuştuğunu duyunca şaşkınlıkla Efeye döndü. Tamam çok yavaş ve acemice konuşuyordu ama konuşuyordu. Efe hala Min Hodan cevap bekliyordu. Min Ho Hayale baltıktan sonra cevap verdi. "Ben Hayalin erkek arkadaşıyım."
Hayal bu işin sonu ne olacaktı bilmiyordu. Ayrıca bi' saniye! Min Ho neyim demişti? Hayalin 'erkek arkadaşı' mı? Bu şaşkınlığı yüzünden hemen attı. Neyse ki Efe Min Hoya odaklandığı için görmemişti. Hayal başını dikleştirip Min Honun yanına gitti ve elini tuttu. Efe çıldırmış gibi bir kaç saniye baktıktan sonra "Laaaağğnnnn!!!" diye bağırarak yumruğunu Min Honun yüzüne savurdu. Min Ho geri çekilerek sıyrıldı. Diğer yumruğunu da sallamıştı ki Min Ho bileğinden yakaladı. "Çat pat da olsa Korece konuşabilmen iyi. Şimdi sana oldukça basit bir dilde tek sefer söyleyeceğim! Kız.arkadaşımın.evinden.hemen.defol!"
Efe bileğini kurtardıktan sonra Hayale döndü. İfadesiz bakan yüzünü görünce yıkıldı. Kendisine böyle ifadesiz bakmasına katlanamıyordu. Kızsa daha az üzülürdü. Bu duygularla öfkesinden kurtuldu ve Hayale Türkçe olarak "Lütfen biraz konuşalım" dedi. Min Ho ne dediğini anlamadığı için Hayale baktı. Sadece ses tonundan bir şey rica ettiğini anlamıştı. Hayal derin bir nefes alıp Min Hoya salona gidip beklemesini Efe ile biraz konuşması gerektiğini söyledi. Min Ho bir şey demeden Hayalin elini bırakmadan sedirlere yürüdü. Efeden biraz uzaklaştıktan sonra fısıltıyla "Benim yanımda konuşun. Ve lütfen elimi bırakma Hayal. Yoksa o çocuğun canına okuyacağım. Türkçe konuşabilirsiniz ama daha önce sana el kaldıran biri bunu tekrarlayabilir. O yüzden yanında kalmama izin ver." Hayal kafasıyla onayladıktan sonra Efeye dönüp "Gel. Ne konuşacaksan konuş ve sonra evimden git" dedi. Efe, Min Ho ile Hayalin kenetlenmiş ellerine bakarak onları takip etti. Sedirde karşılarına oturdu ve anlatmaya başladı.
"Beni terkettiğin gün asla vazgeçmeyeceğime dair kendime söz verdim. İzmire geldiğimde öfkenin geçmiş olacağını düşündüm ama o Müge her şeyi mahvetti. İstanbula dönüş yolunda kararımı verdim. Koreye gidecektim. Bunun için kursa yazıldım. O saçma dili öğrenmek için.
Bir gece barda Murata rastladım. Sizin gittiğinizi söyledi. Ben de arkanızdan geldim. Her gün sana mail attım sana ulaşmaya çalıştım ama sen cevap vermedin. Son çare bugün kampüs çıkışında bekledim. Seni takip edecektim. Akademik takvimden öğrendim zamanı da. Çıktığıı gördüm ve takip ettim. Evin önüne gelince ne yapacağımı ne diyeceğimi düşünürken bu dallama geldi! Çıkar diye bekledim bekledim bekledim... Baktım çıkmaya niyeti yok kapıyı çaldım.
Hayal bu herif gerçekten sevgilin mi? Gitmeden önce bahsettiğin kişi bu muydu?"
Hayal kesmeden dinlemişti Efeyi. Bu kadar uğraştığı için etkilenmişti açıkçası. Ama herhangi bir duygu yaşamamıştı. Min Honun elini tutmaya devam ediyordu. Efenin cevap beklediğini hatırlayınca "Keşke vazgeçseymişsin! Evet bu o. Seni terkederken kalbimde aşkını taşıdığım kişi şu anda benim sevgilim."
Efe yeniden sinirlenmişti ama bozuntuya vermeden "İspatla" dedi. Hayal ne yapması gerektiğini anlamıştı. Bunu yapmayı kendisi de çok istiyordu açıkçası. Min Ho ne tepki verecek bilmeden Efeye "Tamam" deyip Min Hoya döndü. Elini bıraktı ve iki elini Min Honun yüzüne koydu. Gözlerine özür diler gibi baktıktan sonra Min Honun dudaklarına yapıştı.
Hazırlıksız yakalan Min Ho ilk başta duraksadı ama Hayalin yumuşak sıcak dudakları karşılık bekleyerek öpmeye devam ediyordu. Hayal Min Hoya kısık sesle "Hadi lütfen" dedikten sonra Min Ho da kendisini Hayalin dudaklarına teslim etmişti.
Hayal de Min Ho da izleyicilerini unutmuş bir şekilde öpüşürlerken Min Ho ikinci aşkın kendisi olduğundan emin oldu. Daha önce senaryo gereği defalarca öpüşmüştü ama hiçbirisinde Hayal kadar içten öpememişti. Bu rol olamazdı.
Min Ho zafer gülümsemesiyle Hayalin dudaklarına son bir öpücük daha kondurup geri çekildi. Hayalin gözlerine bakarken adını bile unutmuştu. Hayal de aynı şekilde bakıyordu. Efenin yumruğunu sehpaya "YETEEERR!!!" diyerek vurmasıyla kendilerine geldiler.
Efe sinirden ve acıdan ağlıyordu. Rol olmadığı belliydi. Hayal ispatlamıştı! Ayağa kalkıp ellerini sehpaya koyarak Hayalin üzerine doğru eğildi ve "Bu burada birmedi Hayal!" deyip evden ayrıldım.
Hayal Min Hoya bakıp "Hayalimdeki aşkım, platonik aşkım, ikinci ve en büyük aşkım sensin Min Ho!" deyip ilan-ı aşk etti. Ve sordu "Artık sınavı geçtim mi? Kalbinin sınavından geçtim mi?"
Min Ho cevabını Hayali tekrar öperek verdi...
~10. Bölüm Sonu~
Olaylar çok kontrolüm dışı ilerlemeye başladı :) yazıncaya kadar ben de anlamıyorum ne olacağını :) Koyverdim gittim gari :) bölüm hakkındaki yorumlarınızı sabırsızlıkla bekliyorum. Okuduğunuz için teşekkürler. Takipte kalın. Seviliyorsunuz :*Yeni hikayem Tırtıldan Kelebeğe'yi de okuyup görüşlerinizi bildirirseniz çok mutlu olurum :)
Ayrıca soohyunoloji isimli kullanıcının Karanlığın Gölgesi isimli hikayesini okumanızı da şiddetle tavsiye ediyorum :) Desteklerinizi bekliyoruz :)

ŞİMDİ OKUDUĞUN
☆ Hayallerin Ötesinde ☆
FanfictionBüyük umutlara hayallerini kovalayan iki genç kızın öyküsü