10

203 42 47
                                    

Derin bir nefes aldım ve telefonu yatağın üstüne bıraktım, beni zorluyordu. Ona izin vermek istemiyordum ama tanımadığın biri diyordu içimden bir ses, tanımadığın biri sana ne yapabilir? Aynısını o da sormuştu ama tanımadığından daha çok zarar gelirdi insana. Tanıdık biri de can yakabilirdi ama tanımadığım insanlar beni sokak ortasında ölüme terk ederken hiçbirinin yüzü bilindik bir yüze ait değildi.

Sporculuk hayatımın tamamen bitmesine sebep olan geceydi. Korkudan ve acıdan geçirdiğim kalp krizi yüzünden boksu bırakmam istenmişti, kalbim daha fazla dayanmazdı doktorlara göre. Hoş şimdi de fazla dayandığı söylenemezdi.

"Ne kadar kalmıştı," dedim aynada kendime bakarak. Göz altlarım çökmüştü ve saçlarım da yağlanmıştı. Banyo da çok uzakta değildi. Aynanın önündeki dudak kremini alıp çatlamış dudaklarıma sürdüm ve aynaya bakmaktan vazgeçtim.

"Evet evet yaşayacağım sadece 10 yıl var, sonra zaten yeterince uyuyacağım."

Sonra telefon sesi odayı doldurduğunda kaşlarım çatıldı. Uraz olamazdı, onu engellemiştim. Eski antrenörüm müydü? Geçen gün konuşmuştuk daha. Geriye kim kalıyordu?

Telefonu yataktan alıp ekrandaki tanıdık olmayan numaraya bakarak açtım.

"Efendim," dedim ve odamdan çıktım.

"İyi günler Pera Güneş ile mi görüşüyorum?"

"Evet," dedim merdivenleri inerken. Telefonun diğer ucundaki adam da konuştu.

"Bugün saat 15:50 ye kardiyoloji bölümüne almış olduğunuz randevuya gelecek misiniz diye sormak için aramıştım," dediğinde mutfağın girişinde durdum. Gözlerim mutfak masasının kenarında duran takvime kaydığında evet bugün bir adet doktor kontrolüm vardı.

"Pera hanım? Orada mısınız? Randevunuza gelip gelmeyeceğinizle ilgili bilgi alabilir miyim?"

"Geleceğim," dedim gözlerimi devirerek. Geleceğim o lanet olası kadının yüzünü görmeye.

"O zaman 15:50 deki randevunuzda herhangi bir işlem yapmayarak sağlıklı günler diliyorum."

"Teşekkürler." Ve kapanış.

Elimle yüzümü kapattım ve sırtımı kapının kenarına yasladım. Aklımdan çıkmıştı, tamamen dağınık bir haldeydim bir de. Oflayarak mutfağa girdim ve kendime yumurtalı omlet yaptım, yanında bir de maydanoz suyu. Yediklerimi mutfak lavobosunun içine bıraktım ve çıktım.

Banyoya girip ılık bir duş aldım hızla ve ardından üzerimi giyinip göz altlarımı kapatıp aynada kendime gülümsedim. Telefonumu cebime atacakken annemin aramalarını gördüm ekranda, onu ararken çantamı ve anahtarlarımı alarak evden çıkmıştım.

"Pera'm, nasılsın güzel kızım?" Pamuk gibi sesi titrese de neşeli konuşmaya çalışıyordu. Hasret onun boynunu büküyordu ama uzakta olmalıydım.

"İyiyim canım, sen nasılsın?" Diye sorduğumda burnunu çekip konuştu.

"Grip olmuşum biraz o yüzden burnumu çekiyorum," dediğinde güldüm.

"Ağlamadın yani?"

"İnanma kızım," diyen babamın sesini duyduğumda gülümsemem daha da arttı. Onlar böyle konuşurken arabamın içindeydim. "Açmadın telefonu diye ağlayıp duruyor ama merak etme akmadan siliyorum yaşları."

"Ya, iyi ki varsın babacığım."

"Sen de kızım," dediğinde yutkundum. "Sen de hep iyi ki varsın, iyi ki benim kızımsın bu hayatta."

PERA'YA MEKTUPLAR • Yarı Texting Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin