34

85 18 9
                                    

Acıyı yok sayabilen biri olduğumu düşünürdüm. Acıyı yok saymak bana daha az acı verirdi. Hayır vermezdi. Sadece bu yalana kendimi uzun zaman önce çok iyi inandırmıştım ve bunu bir başkasına anlatsam benim acılarımı nasıl yok saydığımı ve küçümsediğime inanarak karşıma geçer aşamadığı o acıları söylerdi, biliyordum. Tanıdığım insanların hepsi acılarını gizlemek için uğraşmaz önüme sürerdi, ben ise kaçardım. Şimdi ise o kadar kaçmıştım ki yanımda kimse kalmamıştı. Bana inat yanımda olan Aren de dahil, çünkü karşımdaydı. Çünkü bana benziyordu ve kim bilir bana daha nelerle susarak bakacaktı.

Bazen yok olmak istiyordum. Herkesten, her şeyden o an yok olmak. Karşımda duran Aren'in karşısında olmayıp yok olmak. O yataktan nasıl kalkmıştı? Sarhoştu, uyuması lazımdı ama karşımda sarsılmadan dimdik duruyordu. Üzerinde sadece bir tişört vardı bu soğuk ve yağmura rağmen içimin yanışı tekrar alevlendi.

"Sana bir soru sordum," dedi önümde eğilerek ve şemsiyenin beni yağmurdan korumasına izin verdi. "Benden gidiyor musun?"

Öylece ona bakıyordum, ne ağzımı açtım ne de başka bir şey söyledim. Cevap vermeyeceğimi anladığında sinirlendiğini gördüğüm ilk andı. Aren'in sinirlendiğini o an gördüm. Kaşları çatıldı, alnının ortasında bir damar seğirmeye başladı ama cevap vermemi ister gibi inatla yüzüme bakıyordu. Ne anladıysa oydu, gitmek istiyordum. Lanet olası yoldan bir sürü araba geçiyordu ama bir tane bile taksi geçmiyordu.

"Pera," dedi bana yaklaşarak. "Canımın içi, bana cevap ver."

Cevap vermedim, yutkunup önüme eğdim başımı. Kalbim deli gibi atıyordu, dursun istedim, bu kadar hızlı atmasın ve ben buradan bir an önce gideyim istedim. Yol boyunca arkamdaysa zaten ne söylediysem duymuş olmalıydı. Kafam öyle dalgındı ki arkama bile bakmamıştım, baksaydım gidemezdim ve yine baksaydım onu görürdüm.

"Bana bir notu mu değer gördün gitmek için?"

Sustum, susacaktım susmalıydım. Gitmeliyim, gidecektim, gitmeliydim.

"Kağıtta yazanları senden duymayı tercih ederdim," dediğinde nefesimi tuttum. Ona yazdıklarımı söyleseydim beni o evden dışarı bile çıkarmazdı ve benimle belki de sabaha kadar konuşur beni ikna ederdi. Aren beni bırakmamak için bunu yapardı ama istemiyordum.

"Güzelim," eli eğik başımı çeneme dokunarak kaldırdığında yağan yağmur yüzünde gözyaşı gibi akıyordu. "Benimle konuş."

"İstemiyorum," dedim fevri bir şekilde geri çekilerek, Aren'in bana dokunan eli havada öylece kalakaldı. "İstemiyorum, git evine. Seninle konuşmak istemiyorum."

"Bir saat önce sarıldığın adama mı söylüyorsun bunu?" Dediğinde ayağa kalkmıştım öfkeyle ve yüzüne bakıyordum fakat o her ne kadar sinirlense de bana karşı sakindi. Ona bir şey söylemeyerek önüme döndüm ve yürümeye başladım ama o da benimle yürümeye başladı aynı anda ve yağmurda ıslanmam çok mühim bir şey gibi şemsiyeyi başımda tutmaya devam etti.

"Konuşmayacak mısın benimle?"

Yürümeye devam ettim. O da öyle yaptı.

"Peki. Konuşma benimle ama böyle yürümeye devam edersen hasta olacaksın."

"Dedi üstü sırılsıklam olan adam," dedim sinirle ve ona döndüm, Aren'in dudaklarında hafif bir gülümse oldu. Göğsüm sinirle kalkıp iniyordu, beni konuşturmanın verdiği zafer vardı yüzünde.

PERA'YA MEKTUPLAR • Yarı Texting Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin