40

76 16 14
                                    

Ölümü düşündüm, yaşarken bir anda gözlerimi sonsuzluğa kapatmayı. Dertsiz tasasız gibi uyumayı. Tüm sevdiklerimi mutlulukla gülümseyerek gördüğümün gecesinin sabahında veda eder gibi uyanıp nefessiz kalmayı. Acele etmeden sevdiğim adama da son kez sandığım şekilde sevdiğimi söyleyerek veda etmek. Doğum günümde belki de bunu yaşamak bir şekilde hayatın bana güldüğü diğer yüzüydü. Yok saydığım kalbimi, sevgime rağmen güçlü sanmıştım. Tüm inat etmelerimin hastaneye yatmayacağım, yatarsam kalkamam düşüncelerim... Hepsi koca bir hiçti. Durup bakınca en büyük doğum günü hediyem ironik bir şekilde kalbime destek için takılan bir pildi belki de.

Gözlerimi açmış etrafımda olanları anlamaya çalışarak hastane kapısının eşiğinde ağladı ağlayacak gibi duran Aren'i gördüm sonra. Onu kaçıncı kez ağlayacak hale getirişimdi bu? Baş ucuma geldiğinde eli yüzüme uzandı ama sonra geri çekti ve ardından konuştu benimle.

"Doğum günün kutlu olsun bir tanem," diye fısıldadı. "Doğum günün kutlu olsun."

"İyiyim," dedim ona. İlk ağzımdan çıkan bu oldu. Çünkü iyi olduğumu duymazsa delirirdi. Yüzü, öyle yorgun duruyordu ki kalbimin acısından daha acı bir şey diye düşündüm. Yaklaşıp gözümün içine baktı sessizce, doktorlar bir şeyler konuşuyorlardı ama sadece ona bakıyordum ve hala ayılmış değildim. Bir insanın gözlerinin sesi o kadar sese rağmen daha çok çıkabilir miydi?

Yüzümde sersem bir gülümseme oldu. Aren öylece kalakaldı. Neden böyle oldu anlayamadım ama o yüzümdeki gülümsemeye bakıp yutkundu. Acı, sol yanımda değildi. Acı Aren'di, şimdi anlıyordum. Aren'in canının içindeydi acı, bendim.

"Aren," dedi Aytaç amca. "Biraz daha kalabilirsin ama çıkacaksın az sonra tamam mı?"

"Tamam baba," dedi Aren bir tabure çekip yanıma oturup. Odadan herkes çıktığında hala fısıltıyla konuşuyordu.

"İyi misin cidden? Bir yerin ağrıyor mu?"

"İyiyim," dedim yavaşça nefes alıp vererek. Kalp atışlarımın sesi odaya doluyordu göğsüme bağlı kablolar sayesinde.

"İyi ol, hep iyi ol."

"Çok mu korkuttum seni?"

"Sesin yoktu," dedi gözlerini kaçırarak.

"Özür dilerim."

"Dileme, sen yaşa. Ben özür dilerim."

"Aren-"

"Pera ben beri kaybedersem ne yaparım bilmiyorum," dedi ağlamaya başlayarak. Söylediği cümle tokat gibi yüzüme çarptığında ellerini yüzüne bastırmış omuzları sarsıla sarsıla ağlıyordu. Elimi ona uzatmak istesem de halim yoktu.

Bütün vücudum dondu kaldı, onun bu haliyle. Gözlerini silip ayağa kalktı ve odanın içindi yürürken bana arkasını dönmüştü, ara ara hala gözlerini siliyordu. Ona bunu yaşatmamayı diledim, bu acıyı, bu kabusu. Geçsin istedim, zaman bir an önce geçsin ve ben iyi olayım, bu halini görmeyeyim.

"Susmasana," dedi en sonunda bana döndüğünde burnunu çekti. "Senin sesini duymaya ihtiyacım var, hep konuş. Yorulursun ama bilmiyorum, sana ne iyi gelecek bilmiyorum."

"Sen," dedim ona başımı sağ omzuma düşürerek. "Sen iyi geliyorsun, nasıl unutursun kendini?" Elimi kaldırıp onu uzattığımda bana yürüyüp elimi elinin içine aldı ve öptü.

PERA'YA MEKTUPLAR • Yarı Texting Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin