Küçük çocukken çamurdan şekiller yapar dururdum, sonra onları sırayla cam kenarlarına dizerek kurumalarını beklerdim ama beklerken uyuya kalır ve uyandığımda da yerinde bulamazdım. Sonradan öğrendim ki yaptığım çamurdan şekiller kuruyup kırılınca üzüleceğimi düşünen annem her seferinde onları alıp çöpe atardı ama babama benim için seramik küçük kaplar aldırırdı ve ben de onları dizerdim cam kenarlarına. Sonra bir gün oldu, o çok sevdiğim cam seramikler kırıldı, evimize gelen küçük bir kız çocuğu benimle oynarken bana sinirlenip hepsini yere atarak kırmıştı. Salonun halini hatırlıyordum, kırılan seramiklere ağlayarak bakıp renklerine göre ayırmaya çalışmıştım. Annemi çağırmamıştım, dışarıda o eve gelen kızın annesiyle çay içiyordu evimizin bahçesinde ve kız çocuğu o salondan hiçbir şey yok gibi gidip annemlerin yanında oturmuştu. Sonrası tam bir faciaydı...
Ellerim, üstüm başım, yüzüm kan içinde kalmış, üzerimdeki elbisemin içine kırık parçaları koymuş bir şekilde eve yeni gelmiş babama bakıyordum. Babamın ismimi haykırışı hala kulaklarımdaydı.
"Pera!" Diye bağırmış ardından benim yerde kırılmış olan seramiklerimi umursamadan bana koşup kucağımdaki kırık parçaları tekrar yere bırakmamı sağlamıştı. Babamı böyle görünce ağlamam daha da şiddetlenmişti ama korkudan değildi, onun bana hediye ettiği her şeyin kırıldığı içindi ve kırık parçalar hiçbir zaman düzelmezdi, bunu öğrenmek bana dokuz yaşımda kollarımda ve ellerimde dikişlere sebep olmuştu ama sonra o izlerden hiç eser bile kalmamıştı.
O zamanlar annemle daha hiç kavga etmemiş babam annemle kavga etmiş beni kollarına alıp hastaneye gitmişti ve evden çıkarken tek bir soru sormuştu anneme.
"Nerdeydin Sevil?" Tek bir soruydu ama annemin gözlerine hüznü çöktüren o soruydu.
Annem beni hiçbir şekilde çocuklarla yan yana bırakmamıştı uzun bir süre, o çok sevdiğim seramikler de alınmamıştı bir daha eve.
"Kırılan şeylere dokunma bir daha babacığım, annene seslen o sana yardım eder," demişti babam kollarıma dikiş atılırken beni kucağına alıp başımı ona döndürmemi sağlayarak benimle bunları konuşmuştu.
"Ama babacığım," demiştim korkarak fakat babamın yüzünde bana bakarken ki güven verici gülümseme tüm korkumu alıp götürmüştü.
"Ben onları birleştirebilirim, hem yapıştırırım eskisi gibi olurlar. Silerim ıslak mendille de, tertemiz olur hepsi."
"Kırılan şeyleri birleştiremeyiz," demişti o zaman küçük yüzümü büyük eliyle severek. "Sana zarar verir, bak nasıl kesmiş her yerini. Kırılan şeyleri atmalıyız ki seni yaralayıp zarar vermesin." Başımı anladım manasında sallayıp önümdeki doktora bakmıştım ama sonra evde kalan annem aklıma gelince tekrar babamla konuşmuştum.
"Anneme üzülmesin diye söylemedim babacığım, anneme kızma olur mu? Annem üzülmesin, nerden bilecekti ki kırılacaklarını?"
"Annene kızgın değilim, sadece biraz üzgünüm o yüzden... Yoksa ben annene hiç kızar mıyım?"
"Sen çok iyi bir babasın," demiştim bilmiş bilmiş, bu halime tebessüm edip başımı öperek dikişlerimin atılmasının bitmesini beklemişti benimle.
"Babamı özledim," dedim karşımda oturan anneme, gözüne iş yaparken taktığı gözlüklerini takmış bilgisayardan bir şeyler okuyup telefonuna not alıyordu. Bunu söylediğimde bilgisayardan uzaklaştı ve arkasına yaslandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PERA'YA MEKTUPLAR • Yarı Texting
Teen FictionPera: Benim için her şeyi yapabilirsin yani Uraz: Evet Uraz: Başka soru? Pera: Kalbimin durmasını engelleyebilir misin? Görüldü. Uraz yazıyor... Görüldü. Son görülme: 17:03 Pera: :)