Bölüm 1 İlk Karşılaşma
Acı, hayatımın dört bir yanında bedenimi sarmalayan bir gölge, ruhumu acıtan bir sanrı benim için.
O sabah, uyandığında her şeyin bambaşka olacağını tüm zerrelerinde hissediyordu. Üniversitede geçirdiği keyifli ve yoğun dört yılın ardından yüksek lisansını Paris Sanat Koleji'nde tamamlamıştı. Paris'te eşsiz anlar yaşamıştı. Sonunda staj için yurtdışına adım atma hayalini gerçekleştirmişti. Tutkuyla bağlandığı alanı onu gururlandırırken, bu yolda ilerlerken içindeki mutluluğu hissediyordu. Kimseye ihtiyaç duymadan ne istediğini biliyordu. Elbette zor zamanlar yaşamıştı ancak kararlılığı ve tutkusu hiç eksilmedi. Ailesinin sevgisi ve desteği, onu çok mutlu ederken, her zaman yanında olan sıcak yürekli dostlarının varlığı da onun için paha biçilmezdi.
Esma, o arkadaşlarından biriydi. Paris'te yaşıyordu ve iki yıllık serüvende ona çok desteği olmuştu. Esma, kimyager kimliğinin ardında parfüm yapma hayaliyle yanıp tutuşuyordu ve bu arzusu için Paris'e adım atmış, kendine bir yer edinmiş ve iş bulmuştu. Süreyya' nın Paris'teki macerasına rehberlik ederek başvurularını yapmasını sağlamıştı. Hafta sonu için İstanbul'a dönüş planları yapıyordu. Onun gelişiyle birlikte veda yemeğinde buluşacaklardı. Çünkü staj başvurusu olumlu yanıtlanmıştı. İçi coşkuyla dolarken bu mutluluğu sevdikleriyle paylaşmanın heyecanıyla yanıp tutuşuyordu.
Yatağında uyandığında, tüm bunları düşündü. Sonra heyecanını dizginleyerek yatağından çıktı. Banyosuna girip, duş aldıktan sonra giyinerek aşağıya indi. Mutfaktan gelen sesleri duyunca o tarafa yöneldi. Annesi evin yardımcılarıyla beraber kahvaltıyı hazırlıyordu. Arkasından sessiz adımlarla yaklaştı ve ona sarıldı.
"Günaydın anne."
"Günaydın deli kızım, ay dur ellerim dolu." annesi, gülümseyerek konuştu.
Süreyya da onu, umursamadan gülümsedi. "Babam çıktı mı?"
"Ee uykucu, babanın bu saate kadar evde kaldığı nerede görülmüş?"
"Haklısın. Abimler ve Leyla'lar geliyor değil mi?"
"Evet, Süreyya tabii gelecekler. Senin içinde bizim için de geri sayım başladı. Ah kızım şurada gitmene kaç gün kaldı." Annesi hüzünlüydü, Süreyya' da bu hakikatin farkındaydı. Onun içsel dünyasından, duruşundan, sesinden bu gerçeği okuyabiliyordu. Aynı zamanda annesinin onun için çok sevindiğini biliyordu. Çünkü annesini, hayallerini gerçekleştirdiğini ve bu uğurda yürümesinin değerini çok iyi anlıyor destek oluyordu.
Daha önce yüksek lisans için evinden ve ailesinden ayrılması hepsi için zorlu bir süreçti. Enver' ler, birbirine sımsıkı bağlı bir aileydi. İlk olarak abisi Ahmet Kağan evlenmişti ve Göktuğ adında tatlı bir oğlu olmuştu. Ardından kız kardeşi Leyla da evlenmiş, prenses gibi bir kızı dünyaya gelmişti. Herkes hayatını kurmuş, mutlu ve güzel evlilikler yapmıştı. Ancak Süreyya' nın hala evlenme gibi bir düşüncesi yoktu; öncelikleri farklıydı.
"Hadi kahvaltıya Süreyya, oyalanma daha akşam için hazırlık yapacağım."
"Tamam, anne." Annemle olan bağımız eşsizdi, babamı da seviyordum. Onlar, bana bu hayatta en çok değer verenlerdi. Onları çok ama çok özleyecektim...
Kahvaltı sonrası bahçeye çıktıklarında, kahvelerini yudumladılar. Havada bir tazelik vardı ve manzara büyüleyiciydi.
Evleri Kavacık' taydı, kocaman bahçesi vardı. Annesi, bahçeyle ilgilenmeyi bir şeyler ekmeyi, toprakla haşir neşir olmayı çok severdi. Süreyya da annesi gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖLGE VE SANRI
General FictionHiçbir karşılaşma rastgele değildir. Bazı yollar öylesine kesişmez; onlar, ustalıkla çizilmiş bir kaderin tuzağıdır. Yavuz Selim, soğukkanlı, tehlikeli ve kusursuz bir manipülatör. İstanbul'un yeraltı dünyasında söz sahibi, uluslararası işlerin per...