HALİÇ KONGRE MERKEZİ
(YAVUZ&BARLAS TANIŞMASI)
İstanbul Sanayi Odası' nın düzenlediği, 16. Sanayi Kongresi yoğun bir katılımla Haliç Kongre Merkezinde gerçekleşiyordu. Yavuz şirketinden, Barlas ise merkezden, aynı noktada tesadüfen buluşmak üzere yola çıkmışlardı. Yasin'in şoförü merkezden ayarlanan Arif'di. Bir de yardımcısı olacak kişi olarak ayarlanan Mert vardı. Arabası göz dolduruyordu. Yavuz' un böyle şeylere dikkat ettiğini anlamak için kullandığı araca bakmak yeterliydi. Onun Bentley' ine karşı Barlas' ın Aston Martin'i. Yoldayken Yaman'ı geçirdi aklından, gülümsedi bu görev ona verilmeliydi dedi içinden, merkezden çıkarken yanına gelmiş çocuk gibi heyecanlanarak arabayı incelemiş. Bir dolu sevgi küfürü savurmuştu. Yüzüme doğru akılsız! Bu yaptıkları kahkaha atmama sebep olmuştu.
''Lan! Sen beni niye almıyorsun yanına? Yalvarırım, şoförün ben olayım Yasin abim, ne olur gidelim başkanıma diyelim ha olmaz mı? ''
''Oğlum git başımdan senin yüzünden gecikeceğim! Sümük gibi yapıştın kaldın arabaya bir dur.''
''Köpeğin olurum abim, ne olur kıyma bana? Bak hala vakit varken diyerek, köpek yavrusu gibi bakarak söylüyordu bunları.''
''Git başımdan Yaman, hiç bakma öyle ben seni bilmez miyim? Operasyonu batırırsın lan sen, öyle köpek yavrusu gibi arabaya bakacağım diye.'' Hala melül melül bakıyordu suratıma böyle bir şeyin gerçekten ihtimali olabileceğini düşünerek mal!
''Arif! Alın şunu hadi! Yola çıkmalıyız.'' Dememle Arif Yaman'ı yapıştığı ön koltuktan resmen sökercesine çıkarmaya çalışıyordu.
''Arif hadi çok mu zor be abi çıkar şunu''
''Efendim vallahi zor, biraz daha zorlarsam direksiyonu kopartacak. Ne yapayım bırakmıyor, ellerini mi kessek napsak?
''Yavaşşşş, ağır ol bakalım Arif! Bak, hem ne kadar da yakıştım buraya sevdi beni astonum canım, çek bir bakim sen ellerini?'' tek kaşını havaya dikerek söylüyordu.
''Arif al şunu artık vallahi başalayacağım size şimdi ha! İlla sövdüreceksiniz s..... arabasına!'' dediğimde Arif' in can havliyle Yaman'ı söküp aldığını gördüm.
''Hadi canım hadi güzelim uza!'' Dedim kahkaha atarak. Sabrımı sınıyordu bu artık. Ya sabır çekerek bindim arabaya arkamdan ağzı dolu dolu konuşuyordu ne dediğini anlayamadım ama kesin sövüyordu. Kulaklarım çınlaya çınlaya gittim.
Kongre merkezine gittiğimiz de benim onu bulmama gerek yoktu. Barlas Alpdoğan' ı ve şirketini araştırdığını ve avına yaklaşan sırtlan gibi beni kolayca bulacağını adım gibi biliyordum. Narkotikte görevli Ekrem Alasoy' un sağ kolu Serhat olarak hakkımda yaptığı araştırmayı merakla incelediğini de biliyordum. Yemi yutmuştu kolayca, midesiz herif! Her şey yolunda gidiyordu bir adım önde olmanın rahatlığıyla ama yine de temkinli bir şekilde içeriye girdim.
Kongre programını gözden geçirmiştim. Türkiye' nin ve aynı zamanda Global de olan şirketlerin Ceo' ları ile selamlaşmaya başlamıştık. Sanayi odası başkanı da oradaydı. Narkotik tarafından operasyonun sağlığı açısından sadece bilmesi gerektiği kadar kendisine bilgi verilmişti. İzlendiğimi bilerek, İlk önce başkanın yanına gitmiş, selamlaşmış, işle ilgili biraz konuşmuştuk. Yanımıza gelen diğer iş adamlarıyla da selamlaşmış, sohbet etmeye başlamıştık. Başkan beni tanıtıyordu ballandıra ballandıra, etraf kalabalıktı. Artık konuşmacıyı dinlemek üzere ana solana doğru yürüyorduk. Konuşmacı herkesin yerleştiğinden emin olarak sözlerine başlamıştı. Yarım saatlik konuşmanın ardından kokteyl alanına gitmiştik. Üzerimde ki gözleri bakmadan da görebiliyordum. Sadece Yavuz Selim Cebesoy'un değil, başka şirketlerin de dikkatini çekmeyi başarmıştım. Planladığımız şey doğrultusunda bir aksaklık olmadan devam ediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖLGE VE SANRI
General FictionHiçbir karşılaşma rastgele değildir. Bazı yollar öylesine kesişmez; onlar, ustalıkla çizilmiş bir kaderin tuzağıdır. Yavuz Selim, soğukkanlı, tehlikeli ve kusursuz bir manipülatör. İstanbul'un yeraltı dünyasında söz sahibi, uluslararası işlerin per...