81. Bölüm(Derin Yaranın Gölgesi)

85 16 0
                                    


DERİN YARANIN GÖLGESİ

Gökbey, uzun zamandır böylesine bir korkuya kapılmamıştı. Süreyya'ya birkaç saat boyunca ulaşamamak, ona geçmişin karanlık gölgelerini hatırlatmıştı. Daha önce yaşadıkları kaçırılma olayı, Süreyya'nın yaşadığı o dehşet dolu anlar ve onun çaresizliğini gördüğü o günler, zihninde tekrar canlanmıştı. Telefonuna her baktığında, her arayışında cevap alamadıkça, içindeki o tarifsiz endişe büyümüş, ona kontrol edemediği bir korku vermişti. Nişanlısına bir şey olma ihtimali, zihninin bir köşesine kazınmıştı.

Sonunda Süreyya'nın telefonuna cevap vermesiyle rahatlamıştı. O birkaç saniye içinde dünyası sanki yeniden aydınlanmıştı. Ancak içinde hala bir huzursuzluk vardı. Onu gözleriyle görmeden, iyi olduğuna tam olarak inanamayacağını hissediyordu. Yasin yanında ona moral vermeye çalışsa da, bu yetmemişti. Kendisini sakinleştiren bir tek şey olabilirdi: Süreyya'yı kendi gözleriyle görmek, ona dokunmak.

O gece, herkesin uyuduğundan emin olduktan sonra, Gökbey sessizce Süreyya'nın evine doğru yola çıktı. Nişanlısını görmek, onun güvende olduğunu bilmek zorundaydı. Evinin önüne vardığında, balkon kapısının ardına kadar açık olduğunu fark etti. Rüzgar, perdeleri hafifçe dalgalandırıyordu. Balkona tırmanmak onun için çocuk oyuncağıydı. Yıllarca aldığı eğitimler, yaptığı operasyonlar bu tür şeyleri onun için kolaylaştırmıştı. Sessizce Süreyya'nın balkonuna çıktı ve içeri girdi.

Odada hafif bir loşluk hakimdi. Süreyya yatağında uyuyordu. Yüzünde hafif bir huzur vardı. Gökbey bir süre kapı eşiğinde durdu, ona baktı. İçinde bir fırtına kopuyordu, ama onu bu halde görmek, bir nebze de olsa rahatlamasına yetiyordu. Yaklaşmadan duramadı, bir adım daha attı ve yavaşça yatağının yanına çömeldi. Parmak uçlarıyla nazikçe Süreyya'nın saçlarına dokundu. Onu bu şekilde güvende görmek, içindeki tüm o karanlık düşünceleri bir anlığına da olsa dağıtmıştı.

Ancak o an, Süreyya'nın gözleri yavaşça aralandı. Karşısında Gökbey'i görünce hafifçe gülümsedi.

Süreyya hafif bir şaşkınlıkla "Gökbey? Ne işin var burada? Sevgilim bir şey mi oldu yoksa?"

Gökbey hafifçe gülümsedi, ama gözlerinde hala biraz tedirginlik vardı.

Gökbey sessizce, nazik bir tonda konuşmaya başladı. "Sana birkaç saat ulaşamayınca... İçim rahat etmedi. Seni gözlerimle görmem gerekiyordu."

Süreyya, Gökbey'in ses tonundaki derinliği ve endişeyi fark etti. O da geçmişte yaşadıkları o korkunç anları hatırlıyordu. Gökbey'in bu kadar endişelenmesine şaşırmıyordu, ama bir yandan da onun böyle bir şey yapacak kadar kendini kaybetmesine içerliyordu.

Süreyya ona şefkatle bakarak, "Beni merak ettin... Biliyorum. Ama ben buradayım, iyiyim. Bak, hiçbir şey olmadı."

Gökbey, bir an gözlerini yere indirdi. Kendi içinde yaşadığı bu yoğun korkuyu Süreyya'ya tam anlamıyla yansıtmak istemiyordu. Ancak içindeki bu derin sevgi ve koruma isteği öylesine büyüktü ki, bunu bastıramıyordu.

Gökbey kısık bir sesle, "Biliyorum, ama... Seni kaybetme korkusu. O an, ulaşamayınca... Aklım o eski günlere gitti. Ya yine bir şey olursa? Ya seni koruyamazsam?"

Süreyya, onun bu sözlerini duyunca derin bir nefes aldı ve yatağın kenarına doğru yaklaşıp elini Gökbey'in yüzüne koydu. Gözlerinde sevgi ve anlayış vardı.

Süreyya nazikçe, "Gökbey, sen her zaman yanımdasın. Beni hep korudun, hep koruyacaksın. Ama korkularımızla yaşamamalıyız. Bunu ikimiz de biliyoruz. Senin sevgine güveniyorum ve güvende hissediyorum. Ama böyle kendini kaybetmene de gerek yok."

GÖLGE VE SANRIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin