*****Süreyya Pazar Gece
Gerçekten yorgundum. Esma, uzun süren keyifli kahvaltımızın ardından, eve gitmişti. Bende evde tembellik yapmak istediğimden oyalanmadan eve gitmek istedim. Hem bugün pazardı. Bizimkilerle uzun uzun telefon görüşmesi yapabilirdim. Hepsini özlemiştim. Eve geçtiğimde önce annemle ve babamla konuştum. Herkes iyiydi. Leylayı aradım sonra zeynepten pek fırsat kalmadı ama yine de konuştuk, onlarda iyiydi. Abimi de aradım, Göktuğ da ona fırsat vermiyordu. Bıcır bıcırdılar seslerini duymaka çok iyi gelmişti. Yavuzu da aramıştım ama açmamıştı. Hayret, dedim kendi kendime ilk defa telefonumu açmıyordu. Bu sabah çiçeğimde gelmemişti.
Telefon görüşmlerim bitince, üzerimi değiştirmek için yatak odama gittim o sırada elimi boynuma attım kolyeme dokunmak istemiştim. Babamla ne zaman konuşsam kolyeme dokunmak isterdim artık bende alışkanlık olmuştu. Ama yoktu. Kolyem yoktu. Bir an panikledim, nasıl olur nasıl kaybederdim onu. Benim için çok önemli ve değerliydi. Babam onu ben doğduğumda almış, 5. Yaş günüme kadar saklamış ve o zaman hediye etmişti. O günden sonra hiç çıkarmamıştım boynumdan! Kaybetmiş olamazdım! Derin bir off çektim. Hemen evin her yerini aradım apartmana çıktım, merdivenler hatta sokak dahil her yere baktım, ama yoktu yaklaşık 40 dakika aradım ama bulamadım. Sonra önceki gece yaşananlar geldi aklıma muhtemelen, orada düşürmüştüm. Hazırlanıp çıktım hiç düşünmeden. Mekana gittim ama orada da yoktu. Kamera görüntülerini sordum ama arızalanmış kayıtta yokmuş. Mecburen telefonumu bırakıp kolyemi de tarif ettikten sonra oradan çıktım. Çok üzgündüm, manevi değeri çok büyüktü benim için, kolyemi kaybettiğime gerçekten inanamıyordum. Bulunması umudu ile canım çok sıkkın bir şekilde eve dönmeye karar verdim. O sıradaa aklıma taksi geldi ve ona da ulaşmaya karar verdim ama sonuç aynıydı. Ağlamak üzereydim, evin önüne geldiğimde yukarı çıkamadım son bir umut etrafa tekrar bakmaya başladım. Evimin altında cafede çalışan gençle arkadaş olmuş sayılırdık. Beni görünce yanıma gelmiş ne olduğunu ne aradığımı merak ettiğini söylemişti. Bir süre konuştuktan sonra beni cafeye davet etti ve bir kahve verdi. Esmayı aradım olanları anlattım artık kendimi tutamıyor ağlıyordum. Evet bildiğiniz çocuk gibi elim boynumda olmayan kolyemi tutmaya çalışarak ağlayarak esmayla konuşuyordum o da üzüldü ama elinden bir şey gelmiyordu. Yaşadığım hayal kırıklığının gel gitleri arasında eve geçtim.
****** Yavuz&Serhat&İstanbul
Yavuzun adamı Paris'ten getirtilmişti. Serhat iki adamına emri vermişti. Onlar, adamı havaalanından alıp, yavuzun şirketine ait olan, pis işlerini hallettiği her zamanki yerlerine götürmek için yola çıktıklarında serhat' ta yavuzla görüşmüş ve onu almak için evine gidiyordu. ''Ortalık kan gölüne dönecek, kim bilir hangi işkenceyle ölecek''diye içinden geçiriyordu. Bıkmıştı bu pis işlerden de, yavuzdan da az kalmıştı ama önlerinde ciddi bir sevkiyat vardı, ayrıca üretim işine başlamışlardı. Yasin kısa sürede yavuzun güvenini kazanmıştı bu durum operasyon açısından çok önemliydi. Yasinin katılımıyla süreç hızlanmaya başlamıştı. Tüm bunları düşünürken, yol bir çırpıda bitmiş yavuzun evinin önüne gelmiş kendisine haber vermiş ve kapıda bekliyordu. Arabadan aşağıya indi ve yavuzu görür görmez kapıyı açtı.
''Efendim''
''Geldi mi?''
''Evet, adamlar şu an onu götürüyorlar.''
''Tamam gidelim.''
Hemen gitmek istiyordu öfkesi hala tazeydi. Serhat bunun farkındaydı. Hiç oyalanmadan yola çıktı. Öfkesinin kendisine bulaşması en son isteyeceği şeydi.
''İstediğim malzemeleri ayarladınız mı?''
''Evet efendim.''
Yavuzun adamı eli kolu bağlı ve kafasına çuval geçirilmiş bir halde sandalyeye oturtulmuştu. Yavuz içeriye girdiğinde diğer iki adam hemen ellerini önünde bağlayarak başlarını yere eğdiler. Yavuz serhat' a dönüp,
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖLGE VE SANRI
General FictionHiçbir karşılaşma rastgele değildir. Bazı yollar öylesine kesişmez; onlar, ustalıkla çizilmiş bir kaderin tuzağıdır. Yavuz Selim, soğukkanlı, tehlikeli ve kusursuz bir manipülatör. İstanbul'un yeraltı dünyasında söz sahibi, uluslararası işlerin per...