Kim bilebilirdi ki, aşk sandığım sahteliğin yıkıcı bitişinin, beni gerçek aşkıma kavuşturacağını...
"Mevzu derin, durumlar vahim, aklım da kalbimde nezaketten ırak Süreyya..." dedi, Gökbey.
"Alış buna." dedim, içimden "bu manzara da bu kalp de artık senin alış..." Tatlı bir tebessümle beraber...
"Gamzelerin, geçmişten gelen kış gülleri misali en güzel övgüye layık..." dedi. Gamzeme değen ılık nefesiyle...
Kalbim tüm bu aşka, sevgiye alışırken, aklım tutulma yaşıyordu...
Not: Bölüm sonuna doğru hikâyenin anlatıcısı olarak Süreyya ile karşılaşacaksınız. Aralarındaki aşkın samimiyetini bu defa Süreyya' dan okuyun istedim... Bazı yakınlaşmalar sonunda gerçekleşti ;) İsteyen atlayarak okuyabilir.
Lansman Gecesi
Süreyya'nın panik atağı geleceğin habercisi olarak şu an tam da karşılarında duruyordu. Daha sakin bir yere geçmişlerdi. Süreyya hala nefes almakta zorlanıyordu.
"Sevgilim lütfen, yanındayım. Seni bırakmam bırakamam! Sadece bana odaklan, benim varlığıma ve sesime odaklanmanı istiyorum." Dediğinde Süreyya' nın dudaklarının arasından cılız, hafif bir nefes çıktı. Konuşmakta zorlanıyordu. Boğazı kurumuş korku hissi yumru gibi boğazını düğümlemişti. Yutkundu önce, bakışlarının odağı Gökbey' di. Mırıldanarak konuştu.
"Yanında tam manasıyla güvende hissettiğim tek kişi sensin." Dedi, hala kalbi bir el tarafından sıkılıyormuş gibi hissediyordu.
Gökbey'in çenesinde bir kas seğirdi. Gökbey'in mavileri Süreyya' nın bal rengi gözlerine kilitlenmişti. Orada, aradığı bir şey varmış gibi bakıyordu. O bal renginden bir parçayı kendi gözlerinde taşıyordu. Süreyya gözlerini ona çevirdiğinde kalbi sıkışıyormuş gibi hissetti. Az önce yaşadığı şeyin onu bu denli yerle bir etmesine inanamıyordu. O yokken görevdeyken ne yapacaktı. Bunun düşüncesi bile onu çileden çıkarmaya yetiyordu. Yutkunarak bu düşüncelerini bir kenara itti. Şimdi bunları düşünmenin sırası değildi.
Gökbey başını eğip dudağını usulca Süreyya' nın dudağına değdirdi. Onu böyle görmekten nefret ediyordu. Dahası onu bu hale getirenden daha çok nefret ediyordu. İçi öfkeyle dolarken Gökbey' in de nefesi kesilmişti. Fakat bu küçük dokunuş Süreyya' nın az da olsa kendine gelmesine yetmişti. Karışan zihnini toparlayarak fısıldadı. "Teşekkür ederim." Dedi. Gökbey' in yaydığı hoş sıcaklığın, önce çevresini sonra da içini doldurmasını memnuniyetle karşıladı. Tek bir dokunuşuyla, tek bir bakışıyla onu sakinleştirebilen bu adama âşıktı, onu çok seviyordu.
"Her zaman güvende olacaksın Süreyya." Dedi, Gökbey de fısıltıyla konuşuyordu. "Ben olsam da olmasam da güvende olmanı sağlayacağım. Bunu aklından çıkarma! Seni çok seviyorum sevgilim. Sana uzanacak olan her kötülük karşısında beni bulacak. Yanında olamasam da tüm kalbimle yanındaymışım gibi hissetmen için elimden geleni yapacağım."
"Ağlamamalıyım, ağlamayacaktım ama aptal gözyaşlarım canımı yakıyor." Dedi, Süreyya mırıldanarak.
Gökbey ise ona bir adım daha yaklaşarak sarılmış, açık olan sırtında bir noktaya yumuşak dokunuşlarla ritmik bir hareket yaparak, "ağlamak istiyorsan ağla sevgilim. Kendini rahat bırak." dediğinde, Süreyya'nın gözünden düşen birkaç damla yaş Gökbey'in tam kalbinin üzerinden akıp gitmişti.
Süreyya artık kendindeydi ve büyük resmi görebiliyordu. Bu henüz yaşamadıklarının ön gösterisi gibi bir şeydi. Kendi içinde onda yaşattığı hayal kırıklığını anlamlandırmaya çalışıyordu. Böyle olmamalıydı. Daha dik, daha sağlam durmalıydı biliyordu. Gökbey' le olmanın bir bedeli olacağını da biliyordu. Sadece gerçeklerin bu kadar net ve çabuk karşısına çıkması onu gafil avlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖLGE VE SANRI
Ficção GeralHiçbir karşılaşma rastgele değildir. Bazı yollar öylesine kesişmez; onlar, ustalıkla çizilmiş bir kaderin tuzağıdır. Yavuz Selim, soğukkanlı, tehlikeli ve kusursuz bir manipülatör. İstanbul'un yeraltı dünyasında söz sahibi, uluslararası işlerin per...