Bölümün içinde geçen bazı kelimelerin anlamları
Canhıraş; yürek parçalayan, iç tırmalayan .
Peyda ; açık, belli olan .
Meftun; büyülenmişçesine tutkun vurgun olan kimse .
🪷
Bedenimde hissettiğim ürperti ile irkilerek uyandım, karanlık bir ormandaydım, sırtımı büyük bir ağacın gölgesine yaslamıştım. Burada ne işim vardı benim, derin bir nefes aldım ve korkulu gözlerle etrafıma bakındım. Ürkütücü bir sessizlik hakimdi, bir bebeğin ağlama sesi ile hızla oturduğum yerden kalktım. Bir adım atmamla acıyla inledim, ayaklarım çıplaktı.Canımın acısını hiçe sayıp koştum, bebeğin ağlaması güçlendikçe canım daha çok yanıyordu. İlerde bir ağacın dibinde yerdeki bebeği görmemle ona doğru koşmak istedim, üzerimdeki beyaz elbisenin eteği bir şeye takılınca yere düştüm, avuç içlerim ve diz kapaklarım öyle acımıştı ki bir inilti firar etti dudaklarımdan. Hızla kalktım kalan son gücümle bebeğe doğru adımlayıp onu kucağıma aldım. Ağlamaktan kızarmış mavi gözleriyle baktı bana.
Elimin tersiyle yanağını okşadım, öyle yumuşaktı ki teni, kasıklarımda hissettiğim acı ile dudaklarımı dişledim. Arkamda hissettiğim hareketlilikle hızla arkamı döndüm, yaşlı bir adam öfkeyle gözlerime bakıyordu, güçlükle yutkundum ve kucağımdaki bebeği göğsüme bastırdım. Tanımadığım bir adam neden bana bu denli öfkeli bakıyordu.
Adam kafasıyla işaret verince genç bir adam bana doğru yürüdü. Kucağımdaki bebekle hızla koştum, ayaklarıma taşlar batıyordu, diz kapaklarımdaki acı gittikçe güçleniyordu. Bedenimdeki bütün acılara rağmen hızla koşuyordum. Korkudan ve acıdan gözlerim dolmuştu. Önümdeki uçurum ile bir adım geriye atacaktım ki arkamdaki adam beni o uçurumdan itti.
Bebeği mümkünmüş gibi daha çok göğsüme bastırıp gözlerimi kapattım. Hiçbir şey hissetmiyordum, kucağımdaki o minik varlığı bile gözlerimi açtığımda şaşkınlıkla etrafıma baktım ıssız bir sokaktaydım. Bebek nereye gitmişti, korkuyla etrafıma bakarken küçük bir tabut gördüm. Acı bütün bedenimi ele geçirirken titriyordum, bir canhıraş peyda oldu yüreğimde, nefeslerim düzensizleşti , her bir adımda bedenimdeki titreme daha da artıyordu.
Sonunda tabuta yaklaştığımda eğildim ve titreyen ellerimle kapağı açtım, boş olan tabutla derin bir nefes aldım. Rahmime giren keskin acıyla çığlık atıp yere düştüm. Beyaz elbisemin alt kısmı kana bulanmıştı eteği yukarı çekmemle dudaklarımdan acı bir inilti firar etti. İçimden bir şey kopuyordu , oluk oluk kan akıyordu ellerimi karnıma bastırıp çığlık attım. Dayanamıyorum canım çok acıyor, derinden gelen bir ses duyuyordum ama algılayamıyordum sanki bedenim güçlükle sarsılıyordu.
Tekrar hissettiğim acı ile sıçrayarak uyandım. Nefes nefese kalmıştım göğsüm şiddetle inip kalkıyordu. Öyle ağlamıştım ki bulanık görüyordum. Lalin yanıma oturdu ve yüzümü ellerinin arasına alıp gözyaşlarımı sildi. Ellerimi sırtına dolayıp sıkıca sarıldım.
"Şşş geçti, buradayım. Sakinleş Hivel." Lalin'in kollarında ağlamaya devam ettim. Neden sürekli o bebekle rüya görüyorum, hissettiğim bu acının sebebi ne, hâlâ kasıklarımda o acıyı hissediyorum. Kafayı yiyeceğim artık. Sakinleşemiyordum bir türlü, nefeslerim hâlâ düzensizdi. Çok korkuyordum. Lalin beni dizlerine yatırıp saçlarımı okşadı. "Yanımdasın, benimlesin, sakinleş Hivel." Sesinin tonu birçok duyguyu barındırıyordu, şefkati, endişeyi, acıyı en çokta çaresizliği. Bir süre sonra nefesim düzene girdi.
"Bana masal anlatır mısın ?" Sesim öyle kısık çıkmıştı ki yok gibiydi adeta. "Mutlu sonlara inanma Hivel sana anlatabileceğim bir masal yok."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÂLÂM-I MÂZİYE (GEÇMİŞİN ACILARI) +18
RomanceÂLÂM - I MÂZİYE (GEÇMİŞİN ACILARI) +18 Dünya üzerindeki varlığını hâlâ sürdüren bedenim boşlukta sallanır gibiydi, zilin sesiyle kaşlarımı çattım bu saatte bu da kim . Israrla çalmaya devam ediyordu, hızlı adımlarla kapıyı ilerledim, kapıyı açmamla...