11.Bölüm Müphemiyet " Belirsiz"

1.5K 54 7
                                    

Bölümün içinde geçen bazı kelimelerin anlamları

Peyda; açık , belli olan .

Vaveyla; çığlık ve bağırma anlamına gelir .

Ket vurmak ; engel olmak , güçleştirmek , önlemek.

Elyel; çok karanlık gece .

Veryansın ; acımadan hiçbir şey düşünmeden saldırmak , yok etmek .

🪷

Bedenimde hissettiğim ürperti ile yanımdaki sıcaklığa biraz daha sokuldum, saçlarımın arasında hissettiğim nefesle gözlerimi güçlükle araladım. Işığa maruz kalan gözlerimi birkaç defa kırpıştırdım. Yüzüm Alparslan'ın çıplak göğsüne yaslıydı ve sanırım benden önce uyanmıştı .

Parmakları çıplak sırtıma minik dokunuşlar bırakıyordu. Gözlerim usulca mavilerine tutulunca yutkundum, gözümün önüne düşen saç tutamımı usulca çekti. Mavileri çözemediğim bir duyguyla bana bakıyordu. Bedenimi hareket ettirmeye çalıştım ama boşa bir çaba oldu, kasıklarıma yumruk yemişim gibi bir acı peyda oldu.

Dudaklarımdan acı dolu bir inleme firar etti. Alparslan kaşlarını çattı. "Çok mu ağrın var?" Usulca başımı salladım. Sırtımı yatak başlığına yasladı. Komodinin üzerindeki su bardağını ve ilacı eline alıp bana döndü, ne ara getirmişti onları.

"Aç karnına vermezdim ama daha kötü olursun sonra." Bir iki yudum suyla ilacı içtikten sonra geri verdim. Elleriyle yüzümü avuçladı ve dün hoyratça tüketip örselediği kısa bir öpücük kondurdu. Çıplak omuzlarıma süzülen saçlarımı geriye savurdu.

"Kendimi fazlasıyla kaybettim üzgünüm." Hiçbir şey söylemedim Alparslan'a doğru yaklaştım ve yanağına uzun bir öpücük bıraktım. "Sen burada rahatça duş al ben aşağıdaki banyoyu kullanırım. Sonra senin karnını doyuralım. " Yataktan kalkmasıyla gözlerimi kırpıştırdım, çıplaklığını umursamadan merdivenlere doğru ilerlerken gözlerimi cam tavana çevirdim.

Birlikte olmuştuk ama ben hiçbir şekilde onun alt kısmını görmemiştim, kafamı hızla iki yana salladım, ne diyorum ben. Bacaklarımı güçlükle yataktan sarkıttığımda gözlerim doldu. Bu berbat bir acıydı, gecede canım yanmıştı ama bir yerden sonra zevk alınca acıyı göz ardı etmeye çalışmıştım ama şu an tek hissettiğim güçlü bir acıydı. Bir iki adımlık yol sanki asırlar süren bir anda geçmiş gibiydim.

Banyodaki aynadan kendime bakınca yutkundum. Dudaklarım şişmiş, göğsümde, boynumda hatta göbeğimin çevresinde kızarıklar ve izler vardı. Bacağımın arası kızarmış ve tahriş olmuştu. Gecenin görüntüleri bir zehir gibi zihnime sızarken bedenimi bir sıcaklık bastı.

Tenime sinmişti kokusu, içime içime işlemişti. Başımdan akan ılık su bedenimi yatıştırıyordu, ıslanan kâküllerim gözüme batınca geriye iteledim. Saçlarıma onun şampuan kokusu bulaşınca etrafa yayılan kokuyu derin derin içime çektim. Sanki saatler önce birbirimizin teninde soluklanmamışız gibi, sanki biraz önce kollarının arasında değilmişim gibi, sönmeyen bir ateş vardı içimde. Bize şimdi ne olacaktı.

Dolaptan aldığım havluyu bedenime sardım, odaya girmemle Alparslan'la göz göze geldik. Üzerini giyinmiş ıslak saçlarını kurutuyordu. Yatağın üzerindeki kıyafetleri göstererek konuştu. "Senin için ayarladım, elbisenle rahat edemezsin." "Teşekkür ederim."

"Giyin aşağı gel güzelim." Gitmeden önce saçlarımın arasına bir öpücük kondurdu. Ağrı kesici yavaş yavaş etkisini gösteriyordu ama hâlâ kendini gösteren sızılar vardı. Yatağın üzerindeki siyah tişörtü ve hırkayı üzerime geçirdim, sütyenim olmadığı için göğüslerim belli oluyordu, hırkanın fermuarını çektim ve kollarını kıvırdım. Alparslan'ın kıyafetlerinin içinde bedenim kaybolmuştu adeta. Karışan saç tutamlarımı yavaşça taradım.

ÂLÂM-I MÂZİYE  (GEÇMİŞİN ACILARI) +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin