Bölümün içinde geçen bazı kelimelerin anlamları
Mütemadiyen ; hiç ara vermeksizin , sürekli bir biçimde.
Müphemiyet ; belirsizlik .
Har ; ateş.
Emare ; belirti .
Mart 2009
Koridordaki büyük camdan dışarı bakıyordum, yağmur yağıyordu. Cama çarpan yağmur damlaları ince ince süzülüyordu. Bir defa daha salıncakta kalan bebeğime gözlerim değdi. Tek oyuncağım orada kalmıştı ama almama izin vermemişlerdi. Onu orada unuttuğum için kendime kızıyordum.
"Dikilip durma orada, yatakhaneye çık." Yanımdan geçen Gönül abla sinirle söylenip gitmişti, belli ki işi vardı yoksa kolay kolay gitmezdi. Çok yalvarmıştım ona, ağlamıştım bebeğimi alabilmek için ama o sadece gözlerime bakıp gülmüştü. Çok kötüydü o, kötü kalpli bir cadıydı. Islanan bebeğime buğulu gözlerle baktım.
"Hivel." Duyduğum sesle arkamı döndüm, Alparslan'ı görünce gülümsedim. Yanıma yaklaştı ve gözlerimin içine baktı. "Ne oldu?" "Bebeğim dışarda kaldı ama almama izin vermediler, teyzem almıştı onu bana." Alparslan'da baktığım yere baktı.
"Burası soğuk Hivel, hadi yatakhaneye çık." Son kez bebeğe bakıp gözlerimi Alparslan'a çevirdim, eliyle kolumu sıvazladı. "Üzülme Hivel."
Alparslan gidince merdivenlere doğru yürüdüm. Lalin ağladığımı görürse üzülürdü, göz yaşlarımı silip sahte bir gülümse ile yürümeye devam ettim.
Oysa daha çocuktum, küçüktüm ama gerçek gülüşlerden çok sahteleri yer almıştı yüzümde.
Bir çocuğun yeri annesinin yanı olmalıydı, burası değil. Yatakhaneye girdiğim an Lalin yanıma geldi. "Neredesin Hivel, merak ettim seni. " Dedi ve sarı saçlarımı okşadı, gülümseyerek baktım mavi gözlerine. Yatağıma oturduğumda kızlarda geldi.
"Üzülme Hivel, her zamanki Gönül abla." Dedi Asu. "Yemekhanede bir karışıklık olmuş." Dedi İzel gülerek, birden hepsi gülünce anlamayarak baktım onlara. Ebrar fısıltıyla konuştu. "Gönül ablanın yemeği çok acı olmuş, yandım diye bağırıyordu. "
Arya hemen araya girdi. "Oh iyi oldu cadıya, keşke biraz daha acı atsaydık."
Güçlü bir sarılma gerçekleştirdiğimizde gür bir kahkaha yankı yapmıştı odada, çok seviyordum onları.
"Biz hiçbir zaman ayrılmayacağız." Dedi Asu, içimden defalarca tekrarladım, hiçbir zaman ayrılmayalım.
Herkes kendi yataklarına geçerken gözlerimi kapatıp uyumaya çalıştım, bir tek uyuyunca kafamın içindekilere bir son verebiliyordum ama bir yerden sonra fark ettim ki düşüncelerimi susturduğumda karanlık rüyalarda boğuluyordum.
Odadaki yoğun ışıkla gözlerimi açtım, gözlerimi ovuşturup etrafıma bakındım herkes yeni uyanmıştı, Lalin hâlâ uyuyordu, uykuyu hep çok sevmişti. Tam yataktan kalkacaktım ki elime batan şeyle kaşlarımı çattım, yanımdaki bebeği görmemle gözlerim şaşkınlıktan aralandı ama bu nasıl olur, bu benim bebeğim.
Çıplak ayaklarımı aldırmadan kucağımdaki bebekle yatakhaneden hızla çıkıp yemekhaneye doğru ilerledim. Gözlerim sabırsızca Alparslan'ı arıyordu etrafta. Görmemle koşarak yanına gittim. Yüzümdeki gülümsemeyle bakıyordum gözlerine.
"Nasıl aldın ? "
"Boş ver aldım işte."
Sıkıca sarıldım ona, ellerini hafif bir tutuşla bedenime doladı. Boyu benden uzun olduğu için başım göğsüne zar zor yetişiyordu. Başım göğsündeyken gözlerimi gözlerine çevirdim, mavileri güneşin etkisiyle parıl parıl parlıyordu. Yüzümdeki gülümsemeyle Alparslan'a sıkı sıkı sarıldım. Hiç ayrılmayalım. Birlikte büyüyelim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÂLÂM-I MÂZİYE (GEÇMİŞİN ACILARI) +18
RomanceÂLÂM - I MÂZİYE (GEÇMİŞİN ACILARI) +18 Dünya üzerindeki varlığını hâlâ sürdüren bedenim boşlukta sallanır gibiydi, zilin sesiyle kaşlarımı çattım bu saatte bu da kim . Israrla çalmaya devam ediyordu, hızlı adımlarla kapıyı ilerledim, kapıyı açmamla...