Bölümün içinde geçen bazı kelimelerin anlamları
Sensedim; Sensiz kaldım, sana hasret kaldım ,seni özledim .
Pare; parça .
🪷
Gözlerimin önünde bir deniz vardı, ucu bucağı görünmeyen bir deniz. Gözlerim sadece denize kitlenmişti, etrafımdaki hiçbir şeyin farkında değildim. Güçlükle adımlar atıyordum denize doğru, sanki ayak bileğimde bir ağırlık vardı.
Zihnime dolanan her bir düşünce ayak bileğimdeki ağırlığa daha da yükleniyordu ve yavaşça beni suyun en dibine doğru çekiyordu. Düşüncelerimi durdurup suyun yüzeyine çıkmak istiyorum ama başaramıyorum.
Boğuluyorum.
Düşüncelerimden oluşan denizin içinde boğuluyorum.
Belki de bir gün bir mavilikte gerçekten boğulacaktım. Bu düşünce bedenimi ürpertti.
Gökyüzüne yakın bir mavilikten aşağı çakılacaktım belki. Belki de asi bir mavi denizde boğulacaktım.
Zihnime sızan düşence ile bedenim titredi belki de Alparslan'ın mavilerinde asılacaktım.
İki elimle başımı sertçe sıktım, nefes alamıyorum. Koluma dokunan elle her bir düşünce uçuştu ve zihnimin içindeki yoğun acı kayboldu, kulaklarımdan silinen sesler tekrar duyuldu.
Meyra endişeyle gözlerime baktı. "Hivel, iyi misin?"
"İyim başıma ağrı girdi sadece." Sen kendini kandırabiliyor musun ki insanları kandırmaya çalışıyorsun Hivel. Meyra inanmadı ama üstelemedi.
Teni tenime karışalı iki hafta olmuştu, iki haftadır yoktu. Yokluğu gözlerime zarardı, ellerime zarardı. Onunla tamamlanan her bir parçama zarardı.
En büyük zararı kalbim ağırlıyordu.
İsyandaydı adeta her bir hücrem, ona tutunmak isteyen her bir hücrem isyandaydı. Gözlerim mavilerine tutunup hayat bulmak isterken bu uzaklık her şeyi altüst ediyordu. Yetmemiş miydi zaten araya giren yıllar daha fazlasını istemiyordu kalbim. Bu sefer farklıydı tabii iletişimi kesmemişti, dudaklarım buruk bir gülümseme bahşetti yüzüme.
Bu bir değişimdi sonuçta, öyleydi dimi? Kimi zaman telefonda konuşmuştuk, kimi zamanda mesajlaşmıştık ve her seferinde ilk adımı atan Alparslan olmuştu.
Bu küçük adımlar bana büyük mutlulukları vadediyordu.
"Sonunda." Elis'in büyük bir rahatlamayla söylediği sözle gözlerimi ona çevirdim, herkes bu anı bekliyormuş gibi toparlanıyordu. Ders bitmişti. Dersin başında dikkatle dinlemiştim ama bir süre sonra dağılmıştım. Blok dersler cidden beyin yakıyordu. Eşyalarımı toparladıktan sonra pembe uzun kabanımı giydim.
"Hivel yemek yiyelim öyle dağılırız." Dedi Erva. Okul beni bugün fazlasıyla boğmuştu gitmek istiyordum buradan. "Size afiyet olsun ama ben gitsem iyi olacak."
"Öyle olsun bakalım." Kızlarla vedalaştıktan sonra okuldan çıktım. Hava oldukça kapalıydı, rüzgar yüzüme dolanırken derin bir nefes aldım, bu hissi seviyordum, rüzgarın tenimde bıraktığı bu hissi.
Birkaç adım atıp okuldan çıkmıştım ki Alparslan'ı görmemle öylece kaldım. Bedenimi bu soğuk havada dehşet bir sıcaklık kaplarken dudaklarım yüzüme bu sefer içten bir gülümseme bahşetti.
Kalbimi yakıp kül eden o gülümsemesini bana sununca ona doğru koştum ve kollarının arasına sığındım. Yapbozun eksik olan parçaları tamamlanırken kalbimin uslanmaz çırpınışları gün yüzüne çıkmıştı. Kokusu aheste bir şekilde ciğerlerime nüfuz ediyordu. Bedenim onun kolları arasında hapsolup kaybolmuştu adeta.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÂLÂM-I MÂZİYE (GEÇMİŞİN ACILARI) +18
RomansaÂLÂM - I MÂZİYE (GEÇMİŞİN ACILARI) +18 Dünya üzerindeki varlığını hâlâ sürdüren bedenim boşlukta sallanır gibiydi, zilin sesiyle kaşlarımı çattım bu saatte bu da kim . Israrla çalmaya devam ediyordu, hızlı adımlarla kapıyı ilerledim, kapıyı açmamla...