Merhabalar öncelikle hepimizin başı sağolsun bu bölümü çok çelişkide kalarak paylaşıyor olduğumu bilmenizi isterim biliyorum acımız henüz çok taze ve üzerinden ne kadar zaman geçerse geçsin hepimiz için tazeliğini koruyacak. Belki bir nebzede olsa kafanızı dağıtmak adına bölümü paylaşıyorum.
Umarım hepiniz iyisinizdir...🪬
Ne diyeceğini bilemez insan bazen, çünkü ne söylese eksik kalacağını söylediği sözcüklerin içindeki zerzelerleri yansıtmayacağını bilir. Kimi zaman ise nasıl başlayacağından ziyade nereden başlayacağını kestiremez işte genç kadın tam olarak o noktadaydı. Elinde sigarası ayağının dibinde bitmiş bira şişeleri saatlerdir duvarın karşısında oturuyordu.
Dışarıdan bir göz onun bu halini görseydi şüphesiz deli olduğunu iddia ederdi.Kimi insan hayatının bazı dönemlerinde içinde yer edinen yaşanmışlıkları, hüzünleri, keder ve acıları paylaşarak hafifler kimileri ise içinde biriktirerek giddikçe batardı.
Genç kadın her ikisi arasında araftaydı.
Yaşadıklarını birilerine anlatmayı uzun zaman önce bırakmıştı çünkü Yanında olduğunu hissettirmek için seni anlıyorumlar artık yaralarını sarmıyordu.
İnsan yaşamadığı şeyi nasıl anlardı ki?
Bilmediği tatmadığı acıyı nasıl seni anlıyorumla geçiştirebilirdi.Ulya anlatmak istediklerini Annesinin fotoğraflarına anlatmıştı yıllarca fakat bu olanları Annesine nasıl anlatabilirdi ki
Anne sevdiğin adam yerine bir başkasını koymuş sana ihanet etmiş nasıl derdi.Annesi üzülürdü.
Ölülerde üzülürdü değil mi?
Annesini üzmeye dayanamazdı genç kadın bu sebeple duvarın karşısına geçmiş sessizce sadece o beyaz duvarı izleyerek anlatıyordu. Hayatın ona sunduklarını, yaşantısını kısaca benliğini bir psikolog gibi bilimsel bir tanı koyamasada kendi iç dünyasının psikoanalizini yaptı.
Bunu yaparken ayık olmak istememesi ise tamamen onun cesaretsizliğinden kaynaklanıyordu.
Çünkü biliyordu kendine karşı şeffaf olacağını.
Elindeki sigarayı küllüğe koyarak poşetin içerisinden bir bira daha çıkartarak açtı.
Hatırlamak istemiyordu içinden geçirdiği hiç bir şeyi hatırlamak istemiyordu.
Şişenin kapağını açmasının ardından kafasına dikti, boğazının sızısını umursamadan dördüncü şişesini yarıladı.
Mayışmıştı ama sarhoş değildi, bünyesi alışık olanlardandı genelde sarhoş olacak kadar içmezdi midesine vururdu kendinden geçmeyi sevmezdi ama bugün kurallarını hiçe sayabilirdi.
Ulya belli bir olgunluğa erişince mücadeleci ruhunu kaybetmişti, mücadele etmekten hep kaçmayı tercih etmişti fakat hayat onu savaşcı kılmıştı. Hayatında ne kadar çok insan olursa sorumluluğunun artacağını düşünerek hayatına aldığı insanları sınırladı.
Ne kadar az insan o kadar az sorumluluk düşüncesi sebebiyle kendini insanlardan soyutladı. Canının yandığı çarşamba günlerinin acısını diğer çarşambalardan
Çıkarttı yıllarca takıntılı bir şekilde her çarşamba sinemalara, tiyatrolara gitti.
Hayatında yeri olmayan mutluluğu bir kaç saatliğine bir rolden ibaret olduğunu bilerek izledi. Hayatındaki insanları sınırlamaktan çekinmediği gibi onlara duvarlar örmektende çekinmedi ve bunca zaman bu yaptıklarımın hepsi ona normel geldi. Fakat Şırnak sınırları içerisinde yaşadığı bir kaç aydır kendine koyduğu yapmak zorunda kıldığı onca kuralı hiçe saydığını yeni fark etti. Bura ona iyi gelmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ULYA
Teen FictionHayattan kendini soyutlamış bir kadındı Ulya geçmişinin karanlığından çıkmayı başaramamıştı. O sadece bir Bedenden ibaretti yaşamayı bilmeyen bir beden. Alaz ise bu kadına yaşamayı öğreticek olan adamdı. Onların hayatlarında tek bir kanun yer alıca...