25 aralık
yazmak falan istemiyorum, harfleri çizerken eğimlerin zorluğunu yüreğimde duyumsuyorum. satırlar beni anlatmaya falan yetmiyor artık.
boşuna
tüm bunların boşuna olduğunu biliyorum. ben sadece kendi kendime dans ediyorum, kelimelerin meziyetini göz ardı ederek. hayat bitmesi için yalvardığım bir cenaze gününden farksız. çizdiği tablolar, gördüğüm rüyalar beni yalnız bırakmamaya ant içmişler.
seungmin gittikten sonra her gün beni arıyordu, hipnoz olmuş bir insan gibi davrandığım doğruydu. buradan çıkma cesaretini gösteremedim bir türlü. fakat seungmin benim için bölüm başkanıyla konuştuktan ve onu rapor getirmem şartıyla devamsızlığın bir sorun olmayacağına ikna ettikten sonra bunu yapmak zorunda olduğumu anlamıştım. iyi bir terapiste randevu almıştım ama deliler gibi korkuyordum.
kapıyı açmamla kapatmaya çalışmam bir oldu. "ne işin var burada-"
"jeongin izin ver gireyim lütfen." kapıyı zorluyordu. güçlerimizin oranı ortada olsa da pes etmeyerek devam ettim ittirmeye. "bırakmazsan bağıracağım."
"biraz konuşalım lütfen.." kapıyı aniden bırakmasıyla geriye doğru sıçradım. kapı kapanmıştı. bu genç aşıkların kapı dibinde ağlayarak konuştukları o sahneyi getirdi aklıma. tıpkı devamında olduğu gibi kapının dibine çökerek dizlerimi kendime çektim.
"kandırdığım için üzgünüm, her kötü şeyi yaptım biliyorum. ne yapsan haklısın bebeğim.." zihnim ona inanmamamı söylüyordu, bir kez daha yapma diyordu.
"seni kullandığım için üzgünüm jeongin, bu kadar kötü olduğum için üzgünüm." salya sümük açtım kapıyı. kafasını kapının pervazına dayamıştı. kollarının arasına girip sıkıca sarıldım. "dünyadaki en kötü adam bile daha iyi karşılık verirdi sevgine."
kollarını sırtımda hissetmek beni daha da ağlatmıştı, tüm bunların bir hayal olduğunu düşünmek delirmek istememe sebep oluyordu. "sssh."
bir süre sessizce öyle kaldık. bedenlerimizi yavaşça ayırırken aklımdan geçeni gerçekleştirdi. dudakları dudaklarımı baskılarken sarılışındaki yumuşaklığından eser kalmamıştı.
beni içeri doğru ittirip kapıyı kapattı. sırtım sertçe yatakla buluşurken öpüşmemiz derinleşmişti. en başından beri istediğim dudakları acımasızca içime çekiyordum, ondan aşağı kalır yanım yoktu. elim kahverengi pantolonun sertliğini bulurken hareketlerini yavaşlattı. gözleri benimkiler gibi dolu dolu bakıyordu. "istiyor musun bunu?"
--
kurguya yazık ediyorum daha iyi
yazabilirim ama mutluyum
guzellikler
azdım sahsen
gelsin mi smut.