26 aralık
neden aktığını bilmediğim gözyaşlarını siliyordum okula girerken. zamanın nasıl bu kadar hızlı geçtiğini anlayamıyordum. güneşin neden bu kadar parladığını ise kesinlikle. kesin inadına yapıyor.
onunla yaşadıklarımızı düşünüyordum ama bir türlü karar veremiyordum. şimdi ilkim o diye sevinmeli miydim yoksa üzülmeli mi? off, ne olurdu biraz daha uzun sürseydi. göğsümde, bacaklarımda gezinen ellerini gözümün önüne getirdikçe ürperiyor, gözümün önünü görmez oluyordum. acaba görür müydüm onu bugün? bana-
of
bana davet etsem. gelir mi ki.
kafayı yemek üzereyim diye düşünürken bir elin belimi kavramasıyla irkildim. "hey!"
seungmin'in her daim yunan tanrısı gibi gülen suratına baktım. "niye yalnız yalnız yürüyorsun güzelim? kaparlar."
yavaşça gülmüştüm söylediği şeyle. "nasılsın bakalım? ünlü sanatçı hwang hyunjin krizi sağlıkla atlatılabildi mi?"kendimi tutamayarak atladım. "nereden biliyorsun? hey, tüm bunları nereden biliyorsun? kim söyledi?"
"sakin ol," dedi gülerek. "araştırdım biraz. zor değildi." soran gözlerle bakmaya devam ettim. "resim yarışmasında onunla yarışmıştım. tabii ki kazanamayacağım ortadaydı, yanlış bir düşünceye kapılma da. öylesine katılmıştım ama vay be. bu şekilde karşıma çıkacağını düşünmezdim." gözümün önüne getirmeye çalıştım, onu orada görmüşsem de gözüme çarpmamıştı demek ki. hyunjin varken bir başkasının dikkatimi daha fazla çekmemesi normaldi gerçi.
"herkesin babasıyla olan sorunlarından bahsettiğini duydun mu? okulun vazgeçilmez dedikodusu. ergen hwang ve ona kim bilir neler yaşatan baba hwang. suç geçmişi varmış denilenlere göre. acaba babası mı çaldı tabloyu? her kimse tebrik etmek isterdim. ah, bunca zaman geçti cidden. biri şaka yapıyor zannetmiştim."
"ne? nasıl- çalındı mı tablo?" minho'nun öldüğü yer geldi aklıma. hyunjin'in sanatını icra ettiği yer. büyüleyici portresi.
"cidden duymadın mı hiç? herkes bunu konuşuyordu. üniversitenin neredeyse tüm öğrencilerinin katıldığı büyük yarışmada dehşet skandal! yarışmacıyı birinci yapan ünlü tablo çalındı. tüm katılımcılar şaşkın!"
"seungmin." elimden geldiği kadar minnettar bakmaya çalıştım. "lütfen idare et bugün beni, imza at yerime bir şeyler yap lütfen."
"hey! ne oldu birden? kes saçmalamayı-hey! kime diyorum." çok geçti. geriye doğru bakarak koşmaya başladım. "seviyorum seni!"
okulun önüne doğru koştum. boş taksi beklerken telefonumu çıkarıp yeni bir mesaj var mı diye kontrol ettim. kendimi birlikte olduğu sevgilisinden ayrıldıktan sonra ilk mesajı ne zaman atacak diye bekleyen oğlanlar gibi hissediyordum. fazla dizi izlemişliğim falan yoktu. düşündüm bir an için. naziklik, utangaçlık, anksiyete, hepsini bir kenara atarak mesaj yazdım. bu ciddi bir işti.
"birini daha öldürmeyeceksin aptal."
--
uu
olaylar
hakkını vereyim tebrikler jeongum cocugum
koru sevdigini