21 (m) 'god is a dancer

657 51 112
                                    


şarkıyı fici yazdıktan sonra keşfettiğim icin mutluyum, ayrı bir hava katıyor jeongin'i düşündükçe

şunu söylemeden geçmek istemiyorum, uzun paragraflar yazıyorum normalde ama yer yer düşüncelerinizi belirtmeniz için araları sıklaştırıyorum.

--

etrafına bir bak jeongin, tüm bu anılar bomboş, biraz acı. hepsi yıkık dökük ama. her duyduğun sese ilerledin sen bu hayatta. başına ne geldiyse pek umursamadın öyle, bunları reddedebilir misin? günlerini yalnızca gülerek ve iskambil oynayarak geçirdiğiniz o balkona neden bir daha gitmedin? kardeşini adeta kaçarak geldiğin bu yurt odasında anmak daha mı hoş cidden?

elimi eline kenetledim, bunu beni kullanmak amacıyla yapabileceğinin farkındaydım. yine de umurumda değildi. daha kötüsüne olan inancım bitmişti. sevdiğim çocuk bir katildi. "bana zarar vermeyeceğine güvenebilir miyim?"

nereden bakarsanız bakın, saçmaydı. çoktan altındaydım. odamdaydı, bağırsam birilerinin duyabileceğinden şüpheliydim. telefonum nerede bilmiyordum. en iyi ihtimalle seungmin bana ulaşamaz ve bir süre sonra bakınmaya gelirdi belki.

"kendime zarar vermekten nefret ederim ama canını yakmaktansa bunu tercih ederim." bu sözlerden çok, yanağımı ve çenemi okşayan eldi tatmin edici olan. ellerimi yüzüne uzatarak kendime doğru çektim. sol eli tişörtümün içine girip beni zorlamaya başlamıştı bile. ihtiyaçla inledim dudaklarına doğru. ah, istiyordum bu ressam çocuğu. katil olduğunu birkaç saatliğine göz ardı etsem ne olabilirdi ki?

dudakları benimkileri bir nevi ezerken parmağı sol göğüs ucuma sertçe bastırdı. normalde bu kadar sert seven biri değildim, ama ona yakışıyordu. ve bu beni azdırıyordu.
geri çekilip tişörtümü çıkardı. onunkine uzandığımda benim çıkarmamı beklemeden hızla çıkardı üzerindekileri. aynı hızla öpmeye devam ettiğinde bundan rahatsızlık duymaya başlamıştım. neredeyse hiçbir şey yapamıyor, öylece bekliyordum altında. ona doğru uzattığım elimi tutarak sertçe başımın üzerine kaldırdı. dudakları hızla boynumda, üst göğsümde geziniyordu.

"hyunjin." diyebildim sonunda fısıltıyla. hoşuma gittiğinden yaptığımı düşünmüş olacak ki hiçbir tepki vermeden devam etti göğüs ucumu ısırmaya. ısırıyor, emiyor, kendine çekiyordu. tam anlamıyla darmaduman olmuştum. tekrardan seslendim elinin arasındaki bileğimi hareketlendirmeye çalışırken. "hyunjin.."

hareketleri yavaşlarken elimle vücudunu ittirdim yavaşça. dudaklarımı onunkilerle birleştirerek pozisyonumuzu değiştirdim. sonunda üzerine çıktığımda altımda komik görünüyordu. dudaklarına doğru fısıldadım arsızca. "sıra bende."

elleri çıplak belimi severken boynuna eğildim. teni güzel kokuyordu, bir katile ait değil gibiydi. köprücük kemiğine geldiğimde sol elimi yavaşça gezdirdim üzerinde. kusursuz hissettiriyordu, sağ tarafındakine gelene kadar. bir şey vardı sanki kemiğinde, garip bir şey. elim sertçe değdiğinde inledi. hızlıca geri çektim kendimi. "iyi misin?"

"devam et," dedi hiçbir şey olmamış gibi. "tam kaynamadı." hâlâ endişeli olan yüzüme baktı, elimi tutarak çıplak göğsüne yerleştirdi. "iyiyim, bu kadar nazik olmana gerek yok."

kemiğe değmemeye çalışarak devam ettim öpmeye. vücudu da bacakları gibi biçimliydi, karnına doğru gelmiştim. dilimi kasığına doğru değdirdiğimde ikimiz de irkilmiştik.

kahverengi pantolonun düğmesini açtım yavaşça. elimin her hareketi sertleşmiş ve hafifçe kalkmış penise temas etmeme sebep oluyordu. kafamı yavaşça kaldırıp yüzüne baktım. buruşturduğu yüzünden devam etmemi istediğini anlayarak güldüm.

pantolonu ve siyah boxerı indirirken penisinin hayalimdeki gibi olduğunu düşündüm. ona yakışır bir aletti doğrusu. dudaklarımı üst kısmına dokundurduğumda bunun yavaş olmasını istiyordum, o ise sabırsızın tekiydi. ince inlemesi benden hoşlandığını düşündürtmüştü bana. elimi kasıklarında gezdirirken ona ağız işi vermeye başladım. böyle düşünmek pek öyle hoş olmasa da benden memnun kalmasını istiyordum.

elimi nazikçe hareketlenen bacağına değdirdiğimde aniden kalkıp beni kendine çekti. öpüşürken altımdaki eşofmanı bacaklarıma doğru indirdi. elleri hem sakin hem de çok dalgalı olan bir denizi betimliyordu. inlemelerim artmaya başlamıştı, vücudum dayanıksız olsa da zihnim dayanıklıydı. istediği kadar yapabilirdim. dayanamasam bile sorun olmazdı. "nasıl hissediyorsun?"

bedenimi tamamen çırılçıplak bıraktığında hiç utanma hissetmemiştim. sanki bu anı daha önce, defalarca kez yaşamış gibiydim. "seninle olmak müthiş." gözlerine bakıp gülümsedim, böyle bir cevabı beklemiyordum. keşke her şey bir miktar farklı olsaydı. sadece bir miktar.

bacaklarımda gezinen elleri, boynumu ıslatan dudaklarıyla birleştiğinde cehennemi aratmıyordu. kendimi en ateşli havuzunda hyunjin'le sevişirken hayal etmek hiç zor değildi. bunu bilerek girmiştim oraya, tüm isteğimle. aklımı mı kaçırmıştım? bunu her fırsatta söylemiyor muyum zaten? ne ifade ediyor ki bana? ha normalim ha anormal. ne fark ediyor ki sanki? dışarıya çıktığınızda herkes aynı, herkes delinin teki gibi davranmıyor mu? yaladığım parmaklarını penisime sararken içimi doldurmaya çalışıyordu. "hadi ama jeongin..kayganlaştırıcın var mı?"

kafamı salladım yavaşça, canım yanıyordu. gözyaşlarımı hissedebiliyordum, girdiğini söyleyebilirsek şayet, çıkmıştı içimden. dudakları deliğime temas ederken ellerini ellerime kenetlemişti. kolunda gümüş renkli bir bilezik vardı, arada elime temas ediyordu. "rahatlaman gerektiğini biliyorsun bebeğim, eğlenemeyiz bu şekilde." tenime temas eden dudakları beni daha da çıldırtıyor, aldığı her nefesinde çarpan hava aklımı salise salise kaybedişimi söylüyordu.

içimi sonunda tamamen doldurduğunda tam olarak bir sebebim olmadan ağlıyordum. acı, zevk, heyecan, şaşkınlık, korku ne var ne yoksa hissediyordum hepsini.

yüzüme kondurduğu öpücükler hafifçe tebessüm etmemi sağlıyordu. dolu dolu olan gözlerim yüzünden bulanık görüyordum onu. üzerimde hareketlenirken dünyanın en iyi dansçısı gibi gözüküyordu. lisedeyken denk gelirdim bazen, sokakta insanlara hafif kurlar yapıp libidoları yükselten güzel oğlanlardı. bir keresinde bana elini uzatan dansçıya bakakalmıştım. bir şeyler tetiklemişti içimi, her zaman bu tarz şeylere çekilir gibi hissetmiştim zaten. ama bu sefer cesaret edememiştim. herhangi bir görüntüm çıkarsa hapı yutardım.

şimdi hyunjin, bir seks dansçısının altındaymışım gibi hissettiriyordu bana. içimde kıvrılıyor, daha önce hissetmediğim şeyleri hissettiriyordu. patlayacak kıvama gelen penisimi tutarak çekiştirmeye başladı, gözlerim kayıyordu. nefesim, ağzımdan kesik kesik çıkan inlemelere karışıyor, ellerimi saçlarıma geçirerek anlamsız hareketler yapıyordum. "üzgünüm, ilk olduğunu bilmiyordum."

elimde değildi, bu çocuğa karşı kontrollü davranmayı beceremiyordum. beni öldürmeye çalışsa sessiz kalacağımdan çok ama çok korkuyordum. kendini temizlemeye çalışırken yanına gidip elimi penisine uzattım. "insanları öldürmeye devam edecek misin?"

bunu söylemek bir cesaretti benim için. başımı kasıklarına eğerek ağzımı doldurdum. birkaç saniye sonra durdurdu beni. "jeongin." eli kolumdaydı. "iyilik dolu sözler duymayı bekleme benden. dengesiz olduğumun farkındasındır." kafamı salladım yalnızca. yeterli değildi. bunun farkında olmam yeterli değildi. bir şeyler yapabilirdi. "hayatından mutlu musun?"

cevabı beni en çok korkutan soruydu. gözlerinin derinliklerine bakarak kendime dair bir şeyler aradım. yaşadığımız şeylerin onda bir şeyler bırakmış olmasını umdum. "hayır."

--

hangisi daha aptal bi turlu karar veremiyorum

jeongin olsam seungla cıkardım yuksek ihtimalle

daha uzun smut okumak isterseniz shotlarima goz atabilirsiniz🥂

villain | hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin