27. Bölüm

2.1K 224 32
                                    

Alarmın sesiyle uyandığımda önce tek gözümü açarken kafama dank eden şeylerle kendime geldiğimde yatakta sıçrayarak dikelmem bir oldu.

"Saat 2 oldu yetişemedin." diye cırlayan Taehyung'un sesini duymamla ona baktım kaşlarım çatılırken. "Dalga mı geçiyorsun?" dediğimde Mila sırıtarak Taehyung'un omzuna vurdu. "Uğraşma arkadaşımla." diye konuştuğunda ikisine de ters ters baktım.

Geç kalmama imkan yoktu bir kere çünkü önlemimi çoktan almıştım.

İkisine sabah burada olmaları gerektiğini söylemiştim çünkü oraya tek gidemezdim. Popomuz bile birlikte bağlanıyordu elbette yanımda olmak zorundalardı.

Saate baktım. 09.47'ydi. Benim hemen hazırlanmam gerekiyordu.

"Beni bekleyin, hazırlanıp geleceğim." dedikten sonra odadan çıkmalarını izledim.

Neyse ki dünden giyeceklerimi ayarlamıştım.

Ama önce lavaboya girdim. Elimi ve yüzümü yıkayıp, dişlerimi fırçalamam gerekiyordu. Süreceğim lip balma kadar hazırlamıştım.

Evet, kendime bugün ekstra özeniyordum.

Jungkook'la en son dün öğle saatlerinde konuşabilmiştim.

Onun da etrafında insan vardı ve uzun bir uçuş gerçekleştiriyordu o yüzden fazla iletişime geçememiştim ama saat 12 de havalimanında olacaktı o yüzden o saatte benim de orada olmam gerekiyordu.

* * *

"Taehyung." dedim önce ve sonra "Mila."

"Çok heyecanlıyım ne yapacağım?" diye sorarken ellerimi cebime soktum titremesini gizlemek istercesine. "Asıl biz neden buradayız?" diye sordu Taehyung. "Öpüşüp koklaşmanızı mı izleyeceğiz? Sap olduğumu iyice yüzüme yüzüme vurmaya mı çalışıyorsun?" diye sordu ters ters.

Ona döndüm aniden. "Ne diyorsun sen?" diye çığırdım. "Öpüşüp koklaşacak mıyız ki?" diye sordum gözlerimi kırpıştırarak ve sonradan dank eden şeyle gözlerim irice açıldı. "Ya beni öperse?"

"Fotoğraf makinemi bile getirdim." dedi Mila kıkırdayarak. Dudağımı büzüp önüme döndüm. Bu kızın rahatlığı beni delirtiyordu. Kalbim bu kadar hızlı çarparken nasıl Jungkook'la karşı karşıya gelecektim?

Yarım saat sonra:

Jungkook'un gireceği kapıya yakın bir yerde oturuyorduk. Gözüm kapıdan ayrılmıyordu. Ama kafamı dağıtmak ve rahatlayabilmek adına güzel şeyler düşünmeye çalışıyordum. Havalimanında ki insanları inceliyordum ve kombinlerine kafamın içinde on üzerinden puan veriyordum. Kafamı dağıtma yöntemim şu an için bundan ibaretti.

Dakikalar o kadar uzun geliyordu ki aylar boyunca saatlerimi vererek konuştuğum, yıllardır aşık olduğum kişi girecekti bu kapıdan.

Ben onu canlı olarak birçok kez görmüştüm. Konserlerini kaçırmamaya çalışıp sürekli giderdim. Onu yakından izlediğim zamanlarda olmuştu.

Ama o beni ikinci kez görecekti, canlı olarak. O da şirketin yakınlarında ki çarpışmamızı hatırlıyordu. Gülümsedim kendi kendime.

Sayamayacağım kadar görüntülü konuşmuştuk fakat hiçbiri yan yana olmak gibi hissettiremezdi öyle değil mi?

Ona ilk defa temas edecektim, sarılacaktım. Asla gerçek gelmiyordu bu olanlar.

Bir haraketlilik duyduğumda kafamı kaldırdım. Kameramanlar arabanın etrafını sarmışken bana sadece hafif gürültü ve çığlık sesleri geliyordu. Ayağa kalktım.

pose of idolHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin