Saçımda belli aralıklarla hissettiğim öpücükler gözlerimin yavaşça açılmasına sebep oldu. Hafifçe yatakta kıpırdanırken neler olduğunu anlamaya çalıştım.
"Uyandın mı?" diye soran Jungkook'un sesiyle başımı hafifçe yukarı kaldırdım.
"Gözlerimi açtığımda ilk senin yüzünü görüyorum. Rüyada mıyım?" diye sordum hoşnutlukla.
"Bu evlenme teklifi miydi?" diye sorduğunda dudaklarımı birbirine bastırarak gülüp bakışlarımı kaçırdım. "Hemen fırsattan yararlanıyorsun." diye konuştuğumda güldü.
"Annemi aramayı da unuttum. Kesin meraklanmıştır." diye mırıldandım. Dün, gece Jungkook'ta kalacağımı söylemiştim fakat beni akşam aramıştı ve duymamıştım. Sonra geri dönememiştim ve şimdi cevapsız aramaların geldiği konusunda neredeyse emindim.
"Telefonun aşağıda. Getireyim mi?" diye ilgiyle sorduğunda başımı onaylamazca salladım vücudumu ona döndürürken. "Birlikte ineriz, o zaman ararım." diye konuştum.
"Sen ne zaman giyindin? Beni niye uyandırmadın?" diye sordum kaşlarımı kaldırarak. Pantolon ve tişörtleydi. Uyurken giydiği şeyleri çıkarmıştı.
Omuz silkti. "Geç saatlere kadar uyuma alışkanlığım yok." dediğinde "Saat kaç ki?" diye sordum. Telefonundan saate baktı. "12'ye geliyor." dediğinde kaşlarımı kaldırdım. "Bende normalde bu saate kadar uyumam nasıl uyumuşum anlamadım." diye mırıldandım.
Jungkook yattığım yere yaklaşırken önce kaşlarımı kaldırdım anlamayarak. Sol dizini yatağa yaslayarak üzerime çıktığında gözlerimi kırpıştırdım. "Ne?" diye sorduğumda hafifçe sırıtıp bana yaklaştırdı yüzünü. "Benimle uyurken zamanın nasıl geçtiğini bile anlamıyorsun değil mi?" diye sorduğunda kıkırdayıp avuçlarımı boynuna yasladım onu hafifçe kendime çekerken.
Güzel kokusu mayışıp gözlerimi kapatma isteğimi arttırıyordu.
"Ya öyleyse?" diyerek kelime oyunu yaptım. "Ne yapardın?" diye sordum hafifçe gülümseyerek.
Gözlerini dudaklarıma indirdi. "Sanırım seni öperdim." diye mırıldandığında gözlerimi kaçırıp güldüm. Alakası neydi tanrı aşkına?
Dediği gibi yapıp yüzünü yüzüme yaklaştırdığında sanki ilk öpüşmemizmiş gibi heyecanlanıp nefesimi tuttum gözlerimi kaparken.
Dudağımda ki baskıyı hissetmeyi bekliyordum fakat atılan çığlık sesi beklemediğim şeydi.
Taehyung.
"Siz ne yapıyorsunuz böyle? Ben ne dedim size?" Çığlık atarcasına konuştuğu sesi kulağıma dolduğunda gözlerimi sıkıca kapatıp utancımdan Jungkook'u biraz daha üstüme çektim.
"İnanamıyorum ya!" diye homurdandığımda Jungkook arkasını dönüp kapıya baktı. "İş üzerindeyim görmüyor musun?" diye konuştuğunda omzuna vurdum, "Jungkook!" diye sinirle tıslarken.
Jungkook'un kafası bana döndü tekrar. Alt dudağını emip gülerken bana kalp krizi yaşattığını bilmezcesine konuştu eğlenir ses tonuyla.
"Diyeceğin önemli bir şey yoksa aynı yoldan geri, haydi." ve sonra ekledi. "Daha Jimin'i öpeceğim." dediğinde gözlerimi kıstım.
Taehyung "Kahvaltıya çağıracaktım ama belli ki siz zaten yapıyormuşsunuz." diye imayla konuştuğunda benim en yakın arkadaşıma basılmış hissi yüzünden yanaklarıma kan hücum ederken Jungkook kısıkça güldü. Kaşlarımı çatarak Taehyung'a baktım. "Pisleşme."
Jungkook'u üzerimden ittiğimde yanıma düştü.
Sırıttım.
"Kahvaltıya inelim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
pose of idol
Fanfiction@j.m: Cevap vermeyeceğini ve mesajlarıma o kadar insan içinden rast gelmeyeceğini bile bile sana yazmayı seviyorum. @j.m: Çünkü beni mutlu ediyor. @j.m: Jungkook, @j.m: Seni seviyorum. @j.m: Ve bu bir hayranın bir idole duyduğu sevgiden daha farklı...