Vapur kocaman yemyeşil Heybeliada'nın iskelesine vardığında herkes vapurdan inmeye başladı.
Erhan'la birlikte inmek için hareket ettiğimizde Erhan önden inerek bana inmem için elini uzattığında ben de gülümseyerek elini tutarken vapurdan inmiştim.
İner inmez de hafif başım döndüğünde yerimde sersemledim. Düşmemek için Erhan'a tutunduğum sırada Erhan da beni belimden kavramasıyla düşmekten kurtuldum.
Bir süre Erhan'ın gözlerine bakarken Erhan bana endişeyle " İyi misin?" Diye sorduğunda ona bakarak başımı iki yana sallayarak " Sadece başım döndü. Deniz tuttu sanırım." Diye cevap verdim.
Erhan benim koluma girerek beni tam karşısında bulunan tahta banka doğru yürümeye başladı.
Bankın önüne geldiğimizde Erhan beni " Gel, otur şöyle." Diyerek banka oturttuğunda o da yanıma oturdu. Erhan bana bakarak " Su ister misin?" Diye sorduğunda ona zar zor cevap verdim.
Erhan çantasından küçük bir su şişesi çıkartarak içmem için bana uzattığında ona kibarca teşekkür ederek suyu alıp bir yudum içtim.
Su biraz da olsa iyi gelmişti. Bir süre öylece bankta oturduk. En sonunda Erhan'a bakarak " Şimdi daha iyiyim. Gidelim mi?" Diye sordum.
Erhan da bana endişeyle bakarken " Emin misin?" Diye sorduğunda ona gülümseyerek bakarken
" Evet." Dedim.Erhan buna memnun olmuş bir halde ayağa kalkarak elimden tutarak yürümeye başladı.
Kocaman yemyeşil şipşirin bahçeleri olan iki katlı evlerin, rengarenk kafelerin önünden geçerken neredeyse bir masal diyarının içinde gibiydim. Burası resmen büyüleyici bir yerdi.
Erhan' la birlikte sokaklarda el el dolaşmaya başladık. Ben de buraya ilk kez geliyordum. Daha önce hiç gelmemiştim.
En sonunda kocaman yemyeşil bir tepede durarak masmavi denize bakarken Erhan'a " Burası 136 metre yükseklikte Değirmen tepesi." Dediğimde Erhan da hemen telefonunu çıkartarak manzaranın fotoğrafını çekti.
Derin bir nefes alarak Erhan'a bakarak " Heybeliada tarihi 16. cı yüzyıla kadar gidiyor. O dönemde Hristiyan halkının şehirdeki veba salgınından korumak amacıyla adayı bir kaçış noktası olarak gördüğü rivayet ediliyor." Dediğimde Erhan şok olmuş bir halde bana bakarak " Veba mı çok korkunç." Diye cevap verdi.
Ben de ona katılmak istercesine başımı salladım. Erhan beni merakla dinlemeye devam etti.
Erhan bana bakarak " Sonra ne oldu peki?" Diye sorduğunda derin bir nefes alarak ona bakarken " Sonra. Mustafa Kemal Atatürk'ün direktifi ile tedavisi çok uzun zaman süren hastalar için huzurlu bir ortam sağlamak üzere Senatoryum açılıyor.
2005 yılına kadar da hizmet veren Senatoryum günümüzde açık değil. Hatta Rıfat Ilgaz ve İsmet İnönü de burada tedavi amaçlı bulunmuştur." Dediğimde Erhan ağzı şoktan kocaman olmuş bir halde " İnanmıyorum." Dedi.
Başımı sallarken Erhan'la birlikte yürüyerek İsmet İnönü müzesine gittik. Burası bulunduğumuz yerle çok yakındı.
İçerisi de çok güzel kocaman bir yerdi. Kapıdan girişten itibaren duvarlarda İsmet İnönü ve ailesinin fotoğrafları vardı.
Hepsine tek tek bakarken hemen en köşede ise İsmet İnönü'nün özel eşyalarının olduğu bölüme gittik. Bir çoğunu Atatürk kendisine hediye etmişti.
Buradan çıkarak yürümeye devam ettiğimizde ise o sırada atları görünce Erhan bana gülümseyerek bakarken " Ata binelim mı?" Diye sorduğunda heyecanla bir ata bir de Erhan'a bakıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hastalık Hobim/Tamamlandı
HumorKapak Çok Sevgili Arkadaşım, @unuciornseysi tarafından yapılmıştır. Emeğine sağlık ❤️ Bu Hikayede Hastalık, Sizin Bildiğiniz Türden Bir Hastalık Değil... Bu Hastalık, Hastalığa Aşık Olma Hastalığı..