0.1

760 41 39
                                    

Selamlar,

Daha yazmam gereken bir cinayet kurgum varken ben kendimi burada buldum. Garip ama sürekli aklımda dönen bu kurguyu yazmazsam haksızlık olurmuş gibi hissettim.

Hem benim gibi aşka aşık bir insanın romantik bir kurgusu da olmalıydı.

Neyse, siz bu satırları muhtemelen okumadan geçeceksiniz. Çünkü ben hep öyle yapıyorum.

Sadece... Hoşgeldiniz. Umarım yüzünüzde ufak bir gülümseme oluşturabilirim.

İyi okumalar dilerim efendim...

Bölüm şarkısı: Ezgi Erdoğan - Bir sana

❄️❄️

Zifiri bir karanlığa bürünmüş gibiydi zihnim. Nereye dönsem, nereyi görmeye çalışsam hep bir engel vardı. Bir o vardı aydınlıkta kalan, bir o vardı aydınlığıma sebep olan.

Aklım benimle oyunlar oynuyordu, onun dışında kimseyi düşünmeme izin vermiyordu. Benim yolum o gibiydi, başka yollar bana yasaktı.

Yüzüme düşen kar tanesi ile başımı gökyüzüne çevirdim, gözlerimi huzurla kapattım. Bir an sonra göz kapaklarımın üzerinde onun hayali resmedildi, gülümsemeden edemedim.

Her dinlediğim şarkı, her söylediğim söz, her okuduğum şiirin sonu o olmuştu. Birkaç adım ötemde benim varlığımdan habersiz başı önüne eğik yürüyordu. Ancak ben yanına gidebilecek, onunla konuşacak kadar cesur değildim.

Ben tüm cesaretimi onu severken harcamıştım.

Adımlarımız arasında yaklaşık on metre varken kalplerimiz kilometreler kadar uzaktaydı.

Kulaklığında ne çalıyordu mesela? Ne düşünüyordu böyle kara kara? Ben onu düşünüyordum, ondandı bu burukluğum, kafamın üzerindeki kara bulutlar. O da mı birini düşünüyordu yoksa?

Bilmiyordum, en acı verici olanda bu değil miydi? Onun hakkında bildiklerim öylesine sınırlıydı ki! Okuduğu okul, arkadaş çevresi, evinin sokağı, sesi, gülüşü ve merhameti. Evet, en çok da merhameti.

Soğuk bir kış günüydü onu gerçekten tanıdığım gün. Süreki okulda gördüğüm, karşılaştığım yüz o günden sonra bambaşka görünmeye başlamıştı. Ekim ayı bana onu getirmişti.

Ben yine otobüs durağında gittiğim okula saydırırken o üşümekten büzülmüş minik bir kediyi üzerinden çıkardığı hırkasına sararken çekmişti dikkatimi. Onu ilk defa o anda yüzündeki hoş gülümseme ile görmüştüm işte. Sonrasında da hep görmeye devam etmiştim. Bir zaman sonra ondan hoşlanmış, bu hoşlanma zamanla ilerlemiş ve gözlerim her yerde onu arar olmuştu.

Onu sevdiğimi ise durup dururken aklıma gelmesiyle anlamıştım. Bu ciddi bir durumdu, gece yatmadan önce onu düşünmem bir yere kadar anlaşılırdı. Ancak sabah kalktığımda her şeyden önce aklıma onun gelmesi saçmalığın daniskasıydı!

İç geçirmeden edemedim. Ne kadar olmuştu?

Bir yıl iki ay.

Zaman su olup akmıştı. Bense ondan bir adım öteye gidememiştim.

Onun sokağına geldiğimizde yüzümdeki buruk tebessümle ondan habersiz ona veda ettim, her zamanki gibi. O da her zamanki gibi gidecek sandım, gitmedi.

Bekledim, beni fark etme ihtimalini göze aldım ve birkaç metre uzakta, dikkatle onu izlemeye devam ettim.

Ani bir hareketle yerdeki kömür parçasını eline aldı. Duvara bir şeyler karaladı ve arkasına bakmadan uzaklaştı.

Ihlamurlar Çiçek AçtığındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin