3.0

79 8 23
                                    

Finale son on arkadaşlar...

İlk defa bir kitabıma son yazacağım için aşırı üzgünüm... Üstelik bu sonu yakıştırdığım kişilerin Özgür ve Sırma olması peki...

Dayanabilirsen dayan Sema Cabbar...

Neyse,

İyi okumalar dilerim efendim...

Bölüm şarkısı: Sen benim Şarkılarımsın- Cem Adrian

❄️❄️

Sırma'dan

Kelimeler canlıydı, onları nerede ve nasıl kullanırsan farklı bir anlam kazanırdı. Aynı kelime öfkeyi de çağrıştırırdı sevgiyi de. Nefret de ettirirdi aşık da edebilirdi. Farklı kelimeler bir arada kullanıldığında kaos da çıkabilirdi, sulh da sağlanabilirdi.

Kelimeler bir kalbe zarar verebilirdi. Ya da o kalbin içinde ıhlamurların açmasına neden olabilirdi. Her şeye neden olan kelimelerdi, aklımı başımdan alan kelimelerdi.

Lanet kelebekler, vücudumun her yerindeydiler.

Ellerim titriyordu, gözlerime yaşlar doluyordu, donup kalmıştım sanki. Bizim dışımızdaki her şey önemini yitirmiş gibiydi. Ve tüm bunların merkezinde yegâne bir duygu hüküm sürüyordu; aşk.

Aklımı başımdan alan, iki lafı bir araya getirmemi engelleyen, nefesimi kesen, ciğerimi deliveren aşk...

Zaten ben aklımı saçıma defalarca kez öpücük bıraktığı yerde kaybetmiştim.

İtiraf etmişti, açık açık... Diyecek kelimem yoktu. Hissettiklerimin güzelliğini kelimelerle ifade edemiyordum. Onun gözlerinde gördüğüm büyük sevgi ve hayranlık da elimi ayağımı dolaştırıyordu.

Nasıl oldu anlamadım, itirafından sonra nasıl cümle kurabildim, nasıl kabul ettim biz olmayı bilmiyorum. Düşünmedim hiçbir şey, düşünemedim. Ayaklarım yere değmez oldu çünkü, bilmiyorum... Bir şeyler farklıydı. Farklı ve çok özeldi...

Gözlerime baktı sonra, o kadar derin baktı ki, kendi sevgimden utandım. Onunki kadar derin değildi benim sevgim. Hayır, ben yüzeysel sevmiyordum onu, o çok derin seviyordu beni...

İzin istedi resmen benden. Beni öpmek için izin istedi ve sonra... Öptü. Gülüşümden öptü beni. Gülüşünü gülüşüme katarak öptü... Elleri sanki kırmaktan korkar gibi sevdi yanaklarımı. Narince ama duygu doluydu yaşadığımız şey.

Düşündükçe yanaklarım kızarıyordu. Ağladı ağlayacak duruma gelmiştim.

Güzelliğine ağlayacaktım.

Şimdiyse az önce yaşadığımız kısa şeyden dolayı yoğun bir utanç dalgası tesiri altına almıştı beni. Bu yüzden yüzüne dahi bakmadan, bakamadan yüzümü göğsüne gömmüştüm. Dağılan nefesimi toplamaya çalışırken yüzümü olabildiğince gizliyordum.

Yanaklarım alev topuna dönmüştü...

Tabii o da benden farklı bir durumda değildi. Kalbinin atışı kulaklarımı dolduruyordu. O kadar hızlıydı ki, bir an için yerinden fırlayıp oradan oraya çılgınlar gibi koşturacağını sandım...

"Bu kadar utanacağını bilseydim daha önce öperdim."

Her ne kadar görmeyeceğini bilsem de gözlerimi devirdim. Hafifçe kalbinin üzerinde duran elimle vurdum göğsüne. Bu sefer sert vurmamaya dikkat ettim, maşallahı vardı çünkü. Tam bir drama Queendi beyefendi...

Göğsüne sakladığım yüzüm yüzünden boğuklaşan sesimle azarladım hemen. Yoksa daha çok dalga geçecekti, biliyordum. Gerçi, azarlamasam bile dalga geçerdi. Çocuk bundan inanılmaz keyif alıyordu. Ancak bilmiyordu ki biraz daha üzerime gelirse arkama dahi bakmadan kaçar giderdim. O da artık burada tek başına dalga geçerdi benimle.

Ihlamurlar Çiçek AçtığındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin