Selamlar ve iyi okumalar efendim :))
Bölüm Şarkısı: Yüzyüzeyken konuşuruz- Son seslenişim
❄️
Bazen mutlu olmak için küçücük bir şey dahi yeterdi sana. Yüzünde kocaman bir gülümseme oluşmasına, içinin içine sığmamasına, kalbinin heyecanla kasılmasına, mutlu gerginliklerden dolayı midenin düğümlenmesine, ayaklarının yere basmamasına neden olan şey her zaman çok büyük bir olay olmazdı.
Bazen ufak bir buluşma dahi sana bunları hissettirebilirdi.
Mesela ben, sabahtan beri silemiyordum yüzümde yer edinmiş olan şapşal gülümsemeyi. Kalbimin hızını yavaşlatamıyordum, bugün onunla bir hafta aradan sonra yüzyüze konuşacak olmamız hatta belki de sarılacak olmamız beni havalara uçuruyordu. Duygu durumum karmakarışıktı, gergindim ama huzurluydum da.
Abimse büyük bir depresyona girmişti, annemden almıştım bu haberi. Evde çikolatalı ne varsa hepsini odasına yığmış, saçmasapan bir film açmış ve onu izliyormuş. Olayı bu kadar dramatize etmesini içinde bulunan kız gibi davranma isteğine bağlıyordum.
Depresyona girildiğinde bu şekilde davranmanın nasıl hissettirdiğini merak ediyordu çünkü bir ara. Eh, benim birini sevmiş olmam da bu yüzden onun için bir şanstı. Abim de bu şansı dibine kadar kullanıyor, hem merakını dindiriyordu hemde sözde beni protesto ediyordu. Aklınca vicdanıma oynuyordu.
Kendi kendime güldüm onun bu hallerine ve saçlarımı toparlamaya başladım. Elime topladığım saçları kıskaçlı toka ile arkamdan tutturduktan sonra ön taraftan birkaç tutam çıkarttım. Oldukça sade bir kombin yapmıştım bugün için. Çok da abartasım gelmemişti açıkçası.
Beyaz bir gömleğin üstüne kahverengi düz bir V yaka süveter giymiştim. Krem tonlarında geniş kesim pantolonumla gayet iyi göründüğümü düşünüyordum.
Boynumun sadeliği çok gözüme çarptığı için çoklu kolyelerden birini takmıştım. Lens yerine takmayı tercih ettiğim kemik çerçeve gözlükle tam bir ikondum.
Üzerime trençkotumu da geçirip odamdan çıkmayı başardım. Buluşmaya geç kalacağım diye ölesiye korkuyordum açıkçası. Bu yüzden erkenden oraya gidip bekleme taraftarıydım. Hem hava sonbahar havası gibiydi, hafif bir kapalılığı vardı. Havanın en sevdiğim halleriydi bu halleri.
Annemlere çıktığımı haber verdikten sonra canım bir tur da abimle uğraşmak istemişti. Bu yüzden kendimi bir anda odasında buldum. Benim gelişimle kafasını izlediği diziden kaldırdı, etrafına attığı boş ambalaj ve depresyonda olduğu anlaşılsın diye öylesine atılmış temiz peçetelerle durum tam bir komediydi. Az kalsın katıla katıla gülecektim bu hallerine.
Halbuki dışarıdan biri onu görse, bu adam bizi çok pis benzetir derdi de aklının ucundan bile şu halleri geçmezdi.
Gerçekten görünüş her şey değildi.
"Ben çıkıyorum."
Kafasını salladı onaylarcasına, hafif burnunu çekti.
"Tamam git."
Mırıl mırıl konuşmasıyla daha fazla dayanamadım ve yanına gidip yanaklarını mıncırdım. Bu kadar tatlı olmamalıydı, benim kıskanç kekim ya!
"Sırma dur, yanaklarım koptu anasını satayım ya! İki trip atalım dedik zararlı çıktık, defol şu odadan artık!"
O homurdanmaya devam ederken ben onu sevmeye devam ettim. Sıkıldığımı ve buluşmama geç kaldığımı fark edince sıkılası yanaklarını bıraktım ve kızarttığım yanaklarına sulu sulu öpücükler kondurdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ihlamurlar Çiçek Açtığında
Ficção AdolescenteBekledim, beni fark etme ihtimalini göze aldım ve birkaç metre uzakta, dikkatle onu izlemeye devam ettim. Ani bir hareketle yerdeki kömür parçasını eline aldı. Duvara bir şeyler karaladı ve arkasına bakmadan uzaklaştı. O gözden kayboluncaya kadar be...