2. Bölüm

3.1K 292 95
                                    

Gözlerini yağmur sesine araladığında hızla geri kapadı. Homurdanarak nefes verirken ayak ucunda yatan Gandalf başını kaldırıp sahibine baktı. O da iki saniye sonra başını geri koyduğunda Nilüfer'le bakıştılar.

"Senin de çıkasın gelmedi değil mi? Ama tuvaletin gelmiş olmalı," diye mırıldandı Nilüfer. Esneyerek gözlerini ovuşturdu. Dirseklerinden biraz destek alıp doğruldu ve Gandalf'a bakmaya devam etti. Hayvancağızın hiç kalkası var gibi durmuyordu.

"Çişin yok mu?" dedi bir kez daha ısrarla. Bugün pazardı, eğer hava güzel olsaydı sahilde uzun uzun yürüyüş yaparlardı. Asık bir yüzle camdan dışarı baktı. Bu tip havalara alışma dönemi de gelmişti. Belki de böyle bir havada yürüyüş yapmanın etkisi de başka olurdu.

"Biraz sakinlesin de çıkalım bari. Belki dışarıdan kahvaltılık sıcak bir şeyler de alır yeriz aşkım." Yorganı üstünden atıp ağır hareketlerle yataktan çıktı. O çıkınca Gandalf da hemen kalkıp silkelendi. Nilüfer tuvalete girerken o da gidip içeride su içti.

Yirmi dakika içinde hazırlanıp, yağmur da biraz hafifleyince dışarı çıktılar. Senelerce Hasanpaşa ve Ziverbey'de oturduktan sonra on yılı geçkin bir zamandır da Göztepe'de oturuyordu. Bu muhitlere alışmıştı ve yaşlı teyzeler gibi semtini bırakası yoktu. Buraya taşınana kadar Ziverbey'de anneannesiyle yaşamaya devam etmişti. Nilüfer'in gidişinden birkaç yıl sonra anneannesi de Ziverbey'deki evini satıp yaz kış oturmak üzere Celaliye'ye taşınmıştı. Evden gelen paranın bir kısmını, her ne kadar reddetse de Nilüfer'e vermiş, bir kısmını da Celaliye'deki evin kışlık bir eve dönüşebilmesi için tadilatlara harcamıştı. Nilüfer uzunca bir süre paraya dokunmamıştı. Sonraları anneannesinin yaşlılıktan sık sık hastalanması nedeniyle Celaliye'ye daha çok gidip gelmesi gerekmişti. Bu durum da kendisine verilen paranın bir kısmıyla araba almasına neden olmuştu. Araba alınca zamandan bağımsız; gerektiği ve istediği her an soluğu Celaliye'de alır olmuştu.

Apartmandan çıkar çıkmaz montuna iyice sarındı. Aslında sıkı giyinmişti ama hava iyice soğumuştu. Allah'tan Gandalf'ın bu tip havalarla bir problemi yoktu. Dışarı çıkar çıkmaz ortalığa doğru koşturmuştu.

Nilüfer "Dur bekle tasmanı takacağım!" diye seslenince Gandalf hemen bahçe kapısının önünde durdu. Nilüfer eğilip vücuduna tasmasını geçirirken karşı apartmanın kapısı gürültüyle kapandı. Islak taş zeminde tıkırdayan köpek patisi seslerini işitince kafasını kaldırıp hemen oraya baktı. Bu bölgelerde inanılmaz kedi köpek besleniyordu. Hemen hemen her dairede bir hayvan vardı. Gerçi Gandalf baya bir ev arkadaşı gibiydi Nilüfer için.

Nilüfer'in mavi bakışları, önce klasik güzeller güzeli Golden Retriever'ı, akabinde de sahibini buldu. Heyecanlı köpeğe gülümseyen gözlerle baktıktan sonra, sahibine bakarken bakışlarını biraz daha normalleştirdi. Golden Retriever'dan tatlı olmasın, sahibi de pek tatlı ve yakışıklıydı.

Bir iki saniye kesintisiz bakıştıktan sonra adam "Merhaba, günaydın," diyen ilk taraf oldu.

"Merhaba günaydın," diye yanıt verdi hemen Nilüfer de gülümseyerek. Sokak çok geniş bir sokak olmadığı için karşı apartman uzak sayılmazdı.

"Değişik bir cinse benziyor. Kaç yaşında?" diye sorarak ona doğru yaklaştı adam. Köpek çok sabırsız ve heyecanlıydı. Adamı çekiştirip duruyordu. Lakin adam oldukça güçlü bir şekilde onu tutabiliyordu.

"Kuvasz diye beyaz renkli bir ırkın kırması. Sanırım Macar çoban köpeği gibi bir şey. Annesi sokak köpeği, babası o cinsmiş. On iki yaşında."

"Maşallah, çok tatlı. İlk kez duyuyorum bu ırkı. Sevebilir miyim?"

"Tabii, buyurun. İnsanları da, diğer hayvanları da sever. Sizinki de okeyse tanıştırabiliriz," dedi Nilüfer neşeyle Golden'a bakarken. Golden dünden razı gibiydi. "Sizinki kaç yaşında, adı ne?"

YAŞANMAMIŞ YILLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin