"Sahiden iyi misin? Genel olarak soruyorum," dedi Görkem.
"İyiyim. Ruhsal olarak bitik olmaya yakın olma haline alıştığım için sorun yok."
Görkem derin bir şekilde iç geçirdi. Sessiz sokakta yürürlerken birden Nilüfer'in elini tuttu yine. Hem de hiçbir neden yokken. Nilüfer ilk önce şaşkınca ona baksa da, elini çekmedi. O şekilde yürümeye devam ettiler. Nilüfer gittikçe onun tenine daha çok alışıyordu. Zaten onun tenine alışkındı tabii ki ama bu formuna iyice alışıyordu. Kendisiyle savaş vermekte zorlanıyordu.
Otele gelip direkt olarak asansöre yürüdüler. Görkem önden geçmesi için ona yol verdi. Nilüfer'in gözleri kapanıyordu artık. Asansöre binip kenara dayanarak durdu. Görkem de onun ardından bindi, katın tuşuna bastı ve asansörün kapısı kapanır kapanmaz arkasını dönüp Nilüfer'i öpmeye başladı.
Nilüfer bunu beklemiyordu. İstiyor, ama kesinlikle beklemiyordu.
Bir anda bir kukla misali kendini Görkem'in kolları arasında sıkı sıkı tutulurken bulunca ilk anda ona karşılık veremese de, o özlemekten öldüğü dudakların ve ağzın tadını alınca o da kollarını ona doladı. Büyük bir açlıkla karşılık verdi. Asansör katta durduğunda neyle karşılaşacaklarına aldırış bile etmeden öpüşmeye devam ettiler. Hatta Görkem onu kucağına alarak odaya doğru ilerledi. Bir an için bile dudaklarını onunkilerden ayırmadı. Nilüfer'in elinde olan oda kartını alıp kapıyı açtı. İçeri girdiği gibi ayağıyla kapıyı kapatıp Nilüfer'i yere indirerek öpmeye devam etti. Kartı bile takmakla uğraşmadı.
Görkem önce kendi ceketini sırtından attı, akabinde Nilüfer'inkini sıyırıp yere gönderdi. Bu kez hiç beklemeden ve zaman kaybetmeden o çok beğendiği bluzu eteklerinden tutup çıkarmak istedi. Elleri Nilüfer'in çıplak beline değdiği an Nilüfer dudaklarını onunkilerden koparıp "Dur Naci!" diye fısıldadı. Soluk soluğaydı. "N'apıyoruz biz? Delirdin mi?"
"Evet! Evet artık delirdim!" dedi Görkem. "Benim dayanma gücüm kalmadı. Senin nasıl hala var, biraz bile anlamıyorum!" Tekrar, bu kez daha kararlı bir şekilde Nilüfer'in üstünü çıkardı. Bluzu kenara fırlatıp attıktan sonra elinin değdiği her yeri okşamaya başladı. Nilüfer dünyanın en zor iç çatışmasını yaşarken bir tarafı kendini daha çok Görkem'e bastırarak sunuyor, diğer tarafı kaçmaya uğraşıyordu. "Lütfen... çok pişman olacağız bundan. Sakin davranmalıyız."
"Eğer yapmazsak daha çok pişman olacağım ben artık. Öleceğim Nilüfer anlamıyor musun? O şarkıyı dinlerken öylece hiçbir şey yokmuş gibi gözlerine bakmak bile beni öldürecekti neredeyse. Yalvarırım bırak, biraz olsun şu hasretimiz bitsin." Görkem artık resmen yalvarıyordu. Tutkuyla Nilüfer'i dudaklarından öpmeye devam ederken Nilüfer bu kez ona karşılık verdi. Kaçmadı da. Görkem onu okşarken bunun tadını çıkardı. Eteğinin fermuarını açmasına, külotlu çorabını indirmesine, her şeye izin verdi... İç çamaşırlarıyla onun önünde kalakaldı öylece. Duvar ve Görkem arasına hapsolmuş bir halde ve yarı çıplaktı. Görkem onun her yerini deli gibi öpücüklere boğuyordu. Eğilerek memelerini, karnını, bacaklarını, her yerini öperken Nilüfer sadece duvara yaslanmış anın tadını çıkarıyordu. İniltilerine biraz bile engel olamıyordu. Dün gece rüyalarında ne hissettiyse iki katını hissediyordu şu an.
"Her bir zerreni çok özlemişim, çok, çok..." diye fısıldadı Görkem. Onun kalçalarını sıkarken tekrar ayaklanarak kendisini ona doğru bastırdı. Eğilerek ısırır gibi dudaklarından öptü.
Göz göze kaldıkları bir anda duraksadılar. Görkem kapkaranlık ortama rağmen çok rahat onun bakışlarındaki ürkekliği görüyordu. Nilüfer de onun gözlerindeki şehveti görebiliyordu. Bu duyguları tartarken ikisi de sessizce ama soluk soluğa durdular.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAŞANMAMIŞ YILLAR
RomanceNilüfer için hayat hiç kolay değildi. Otuz beş yıllık ömrü boyunca sadece Görkem'le olduğu on ay boyunca mutlu olabilmişti. Hepi topu on ay. Ne öncesinde yüzü gülmüştü, ne de sonrasında. Görkem için de durum aynıydı. Nilüfer'i tanıyana kadar mutluym...