Nilüfer üstündeki gelinliğe hayretle bakıyordu. Sanki yedi kilo almış olan o değilmiş gibi incecik göstermişti onu bu gelinlik. Ne çok kabarık ne de dar bir elbise gibi sönüktü. Tam da olması gerektiği gibi yazlık bir gelinlikti. Sert kumaş olan üst kısmı büstiyer gibi vücudunu sararak belini ince göstermiş, göbeğini saklamıştı. Memelerini ise muhteşem şekilli bir şekilde tutuyordu. İnce dantelli askılar ise gelinliğinin eteklerindeki kumaşla aynı şekilde süslenmişti. Görkem'i mutlu edecek bir detay olarak sırtındaki düğmeler kolay açılır kapanır düğmelerdi.
Yatla yaptıkları neredeyse bir hafta süren koy koy gezmeli tatilleri Selimiye ve Bozburun'da verdikleri molalarla süslenerek iyice keyifli bir hal almıştı. Her akşam muhteşem sofralar kurulmuş, her gün muhteşem koylarda yüzülmüş, her gün şarkılar türküler söylenmiş, oyunlar oynanmıştı. Her gece ve her fırsatta Görkem'le o kamarada defalarca kez sevişmişlerdi.
Normalde Nilüfer'in mutlu tatil listesi çok çok kabarıktı. Zaten tatilin mutsuzu pek olmazdı. Ama Aruba'daki balayı ve bu Bodrum tatili ilk üçüne çok rahat yerleşmişti. Her saniyesinden muhteşem bir keyif almıştı.
O yüzden Bodrum'dan dönememişlerdi. Fazla büyük olmayacak olan düğünlerini de kaldıkları otelde yapmaya karar vermişlerdi ani bir kararla. İstanbul'dan birçok konuğu bu kadar kısa sürede getirtmek zor olmuştu ama her bir uğraşa değmişti. Nilüfer kendini çok çok mutlu hissediyordu.
Dışarıdan gelen yaylı enstrümanların çaldığı eski şarkıların nağmeleri odayı dolduruyordu. Konuklar gelmeye başlamıştı duyduğu kadarıyla. Onları karşılayacak bir aile olmadığı için zavallı Yunus-Cansu ve Jay-Mark-Leslie karşılıyordu gelenleri. Amerikalılar Türkçe bilmediği için çarşı karışıyordu da, ama en azından çabalıyorlardı.
Görkem odanın kapısını açıp içeri girdiğinde Nilüfer aynada kendine bakmayı kesip o tarafa döndü. Görkem üstünü başını düzeltirken "Otelin misafirleri de düğün davetlisi gibi şu an. Konuk sayısını biraz arttırmış olduk haberin olsun," dedi Görkem. Yakalarını düzeltirken her baktığında ilk kez bakıyormuş gibi baktı yine Nilüfer'e. Oysa ki neredeyse onuncu görüşü falandı.
"Olsun. Zaten çok insanımız yoktu. Yeni konuğa her zaman açığız. Çıkma zamanımız geldi mi?"
"Yok memur daha gelmedi. Geldiğinde çıkarız ama."
"Anladım."
"Söylemiş miydim bilmiyorum ama çok güzelsin."
Nilüfer sessizce güldü. Elini uzanıp Görkem'i çağırdı. "Sen de çok yakışıklısın. Ne zaman seni takımla görsem çok hoşuma gidiyor."
"İstersen hep takım giyerim. Takımla uyurum."
Nilüfer kıkırdadı. Kolunu onun boynuna dolayıp dudaklarını onun dudaklarına sürterken Görkem "İstersen nikah günümüzde yaptığımızı yapabiliriz. Hemen burada şimdi. Üstümüzde bunlarla," diye fısıldadı.
Nilüfer yine kıkırdadı. "Olmaz, bu gelinlik ona çok müsait değil, zor olur... Ama tabii... istersen ben senin için bir şeyler yapabilirim." Nilüfer'in yaramaz elleri yavaşça pantolonun aşağılarına indi. Görkem sesli bir şekilde iç geçirdi. "Adaletli yanım ikimizin birden geceyi beklemesini söylüyor..."
"Peki ya diğer yanın ne diyor?" diye sordu Nilüfer.
"Makyajının ve rujunun bozulmasına neden olmamam gerektiğini söylüyor."
Nilüfer güldü. "Peki ya diğer diğer yanın ne diyor? Dürüst olan?"
"Ruju bir kez daha sürebilir, git şu yatağa otur diyor," dedi Görkem hırlar gibi. Nilüfer gülerek onu göğsünden itip yatağa oturttu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAŞANMAMIŞ YILLAR
RomanceNilüfer için hayat hiç kolay değildi. Otuz beş yıllık ömrü boyunca sadece Görkem'le olduğu on ay boyunca mutlu olabilmişti. Hepi topu on ay. Ne öncesinde yüzü gülmüştü, ne de sonrasında. Görkem için de durum aynıydı. Nilüfer'i tanıyana kadar mutluym...