Günümüzden 5 ay sonra
Nilüfer'in kullandığı araç ışıklarda durduğunda, Görkem Yalıkavak yönünü gösteren lacivert tabelaya baktı. Yine en son buraya geldiğinde Nilüfer'den ayrıldığının ertesi günüydü. Yalıkavak'ta bir yazlıkları vardı ve Görkem Amerika'ya gidene kadar orada kalmıştı. Daha doğrusu tüm travmasını burada yapayalnız geçirmişti. Çünkü hiç kimseyi görmek istememişti. Nilüfer'le aynı şehirde olup onun havasını solumak istememişti. Biliyordu, kalsaydı her gün soluğu onun kapısında alacaktı. Her gün kavga dövüş ve acıyla geçecekti. O yüzden Yalıkavak'a gelmiş, orada sadece acı yaşamıştı günlerce.
Nilüfer onun alıcı gözle Yalıkavak yoluna baktığını görünce "Sakin ol şampiyon, anlıyoruz zenginsin de geldiğin dakika Bodrum'un en lüks mahallesine gitmek isteyemezsin," dedi.
Görkem onun sözleriyle daldığı can sıkıcı anılardan sıyrılıp gülerek Nilüfer'e döndü. "İstemiyorum zaten gitmek. Ama Yunus yatla oradan açılacağımızı söylemişti. Bir noktada Yalıkavak marinaya mecburuz yani."
Toplaşıp tura çıkana kadar Bodrum merkezde bir otelde kalacaklardı. Oteli Nilüfer ayarlamıştı. Fazla lüks olmayan ama çok da uyduruk olmayan bir oteldi. Tipini görünce adeta aşık olmuştu. Taş binalar ve Bodrum'un simgesi gibi olmuş olan beyaz ufak binalar hakimdi otelin mimarisinde. Bodrum Kalesi'ne bakan bir sonsuzluk havuzu vardı. Ve tabii ki her yerinden, bütün bahçelerinden begonviller fışkırıyordu.
"Uf hemen otele yerleşelim de, akşam Kule Bar'a gidelim. Aşırı özledim orada yetmişlik bira içip güzel müzikler dinlemeyi," dedi Nilüfer.
Görkem gülümseyerek ona baktı. "Çıkışında da gece kulübüne gitmez miyiz?" diye sordu.
"Çıkışında otele döner ve balayı süitimizin tadını çıkarırız diye düşünmüştüm ama... kusana kadar içip sarhoş olup yatağa yığılmak da iyi bir fikir gibi. İnsana genç olduğunu ve yaşadığını hissettirir bence."
Nilüfer'in bugün keyifli olduğu her halinden belliydi. Görkem onun bu mutlu oluşunu anlıyordu. Aylardan sonra adam gibi ilk kez memlekete dönmüştü kız. Özlemişti. Özellikle yazın bir kısmını burada geçireceği için çok mutluydu. Bu mutluluğu da her yere yansıyordu.
"Biliyor musun? İlk kez buna evet diyeceğim. Bence sabaha kadar o bar senin bu bar benim gezelim. Sanki yirmilik gençlermişiz gibi enerjimizi son damlasına kadar kullanalım. Güneşi sahilde doğurup otele öyle dönelim. Ne olacak ki? Belki gittiğimiz barların bir tanesinin tuvaletinde sevişiriz bile! Otele gerek kalmaz," dedi Görkem hevesle.
Bu kez Nilüfer ona gülerek baktı. "Ne kadar çılgın şeyler duyuyorum böyle?"
Görkem omuzlarını silkti. "Bence yaparız. Hızı odak noktamız yaptığımızda neler yapabileceğimizi çok iyi biliyorsun. Bir de uygun giyinirsek..."
Nilüfer otelin olduğu sokağa döndü. Aracı otelin önündeki otoparktaki boş yerlerden birine bıraktı. Neyse ki bu sefer araç kiralama kavgasını Nilüfer kazanmış, küçük bir araç kiralamışlardı. Zaten birkaç gün kullanacaklardı alt tarafı.
Arabadan inip bagajdan sadece iki adet olan valizlerini aldılar. Çeke çeke resepsiyon binasına girerken Nilüfer daha ilk saniyeden hayranlıkla etrafına bakınmaya başlamıştı. Resepsiyonist kız onları güler yüzle karşıladı. Balayı süitini aldıkları için direkt yeni evli muamelesi görmeye başlamışlardı. Kız kayıtlarını alırken onlara sahip oldukları ayrıcalıkları saydı. Oysa ki onlar evleneli beş ay olmuştu. Ve üstüne Aruba'da beş günlük bir balayı yapmışlardı. Gerçi burada da bir düğünleri olacaktı. Buradaki eş dost davet edilecekti. Ama düğünden sonra Amerika'ya geri döneceklerdi. Çünkü Nilüfer ancak o kadar izin alabilmişti. Aslında istese daha alabileceğini biliyordu Görkem ama sevgili karısı bir iş bağımlısı olduğu için onun açısından bu mümkün değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAŞANMAMIŞ YILLAR
RomanceNilüfer için hayat hiç kolay değildi. Otuz beş yıllık ömrü boyunca sadece Görkem'le olduğu on ay boyunca mutlu olabilmişti. Hepi topu on ay. Ne öncesinde yüzü gülmüştü, ne de sonrasında. Görkem için de durum aynıydı. Nilüfer'i tanıyana kadar mutluym...