10. Bölüm

2.1K 254 64
                                    

Nilüfer gözlerini açtığında resmen yorgunluktan ağzından salyalar akıyordu. Tabii bunun bir diğer nedeni dün gece aralıksız gördüğü ahlaksız rüyalar da olabilirdi. Şu an duvarın öbür tarafında Görkem'in yattığını bilmek kendisini çok zorluyordu. Resmen duvarı delip öbür tarafa geçmek istiyordu.

Dün bütün gece rüyalarında Görkem ona türlü türlü şeyler yapmıştı. Daha önce yapmadıkları şeyleri bile yapmıştı. İnanılmaz mutlu hissetmişti kendini. Ekstra yorgunluğa neden olsa da bu durumdan mutluydu. Mutlu uyanmıştı.

Ama mutluluğu Çisil'den gelen mesajları görene kadar sürdü. Onu derhal eve kahvaltıya bekliyordu.

"Allah'ım bu ne kadar böyle gidecek daha..." diye söylenerek sırt üstü döndü ve gerindi. Bir zamanlar Çisil'in sesini duymak, onunla konuşmak, onun sarılması, ona mutluluk veren şeylerdi. Böyle olmaması gerekiyordu. Böyle hissetmemeliydi. Bir insan en yakın arkadaşından olumlu bir şeyler duyduğunda yüzü düşmemeliydi. Çisil onu seviyordu ve o mutlu olsun diye çabalıyordu. Nilüfer de öyle yapmalıydı.

Hızlı bir duş alıp kendine geldikten sonra giyinirken Çisil'i aradı. Yaptığı kısa ama etkili telefon konuşmasından onun tıkınarak kahvaltı hazırladığını anladı. Üstelik havanın güzelliğinden ötürü balkona hazırlıyordu. Güneşin tadını çıkarmak için oraya gitmeleri gerekiyordu. 'Leri' gerekiyordu, yani Nilüfer'in yan odadan Görkem'i de alıp getirmesi gerekiyordu.

Saçlarını hızlıca kuruttuktan sonra tam kurumadığı için salık bıraktı. Çantasını ve kartını alıp odadan çıkarak yan odanın kapısının önünde durdu. Derin bir nefes alarak kapıyı tıklattı. Görkem'in boğuk sesi git gide kapıya yaklaştı ve kapı hızla açıldı. Kulağında kulaklıklar vardı ve telefonla konuşuyordu yine. Nilüfer'e eliyle gel gel yapıp odaya hızlı adımlarla geri döndü. Çalışma masasında açık olan laptopuna eğilerek kimle konuşuyorsa onunla konuşmaya devam etti.

Nilüfer de kapıyı kapatıp ağır ağır içeri girdi. Oda tam toparlanmamıştı. Havlusu yatağın ucundaki koltukta durduğuna göre o da duş almıştı. Yavaşça o da koltuğa oturup beklemeye başladı. Görkem'in İngilizce konuşması bile muhteşem geliyor, onda erotik duyguların uyanmasına neden oluyordu. Şu rüyaların etkisi ne zaman geçerdi acaba?

Telefonuna bakıp biraz orada zaman geçirdi. Ender'in attığı Gandalf ve Cankız fotoğraflarını ve videolarını mutlulukla inceledi. Görkem'in konuşması bitip telefon kapandığındaysa Instagram'da gezinmeye başlamıştı.

Görkem hikaye atmıştı.

Görkem'i takip ettiğinden beri ilk kez hikaye attığını görüyordu Nilüfer. Bir saat kadar önce odalarındaki küçük balkondan görünen İzmir manzarasını hikaye olarak atıp altına da 'Good Morning' gif'i koymuştu.

"Kusura bakma, orada geceyken aradılar. Biraz acilmiş durum. O yüzden çözmeden kapatamadım." Görkem Nilüfer'in yanındaki havluyu alıp kuruması için tuvaletteki askıya astı. Tuvaletten geri çıktığında "Nasılsın? İyi uyudun mu?" diye sordu güleç bir yüzle.

"Eh işte, iyi gibiydi. Sen nasılsın? İlk kez hikaye atacak raddeye geldiğine göre asıl sen iyi uyumuş ve uyanmış olmalısın."

Görkem sırıttı. "İyiyim valla. Sabah erken kalktım. Balkona çıkınca bunu yapasım geldi. Çok güzeldi manzara. Hava da muhteşem."

"Öyle... Eğer hazırsan kahvaltıya gitmeliyiz. Çisil'le konuştum, bekliyor bizi."

Görkem bunun keyfini kaçırmasına izin vermeyerek başını salladı. "Peki. Hazırım. Hadi gidelim."

***

Ellerinde sıcak simit ve boyozların olduğu poşetlerle asansörden indiler. Çisil arkasında anne ve babasıyla beraber kocaman bir gülümsemeyle ikiliyi karşıladı. Sanki çift olarak gelen onlarmış da Çisil bir arkadaşlarıymış gibi...

YAŞANMAMIŞ YILLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin