Nilüfer şirkete gelmesine gelmişti de, saat üç buçuk olmuştu ve hala Çisil'i görememişti. Çisil ona şirket içi mesajlaşma aracından tüm gün arka arkaya toplantıların denk geldiğini, ilk fırsatta konuşacaklarını söylemişti. Fakat mesajlarında Nilüfer'i rahatsız eden bir şeyler vardı. Çisil'in mesafeli konuşmasını anlıyordu ama sanki yazışı biraz böyle üstten bakan bir tavırdaydı. Hesap soran ya da kızgın bir arkadaş gibi değil de, bir yönetici olarak ekibindeki kişilerden biriyle iş üstüne bir görüşme yapacakmış gibi konuşuyordu. Ya da Nilüfer artık kafayı yediği için ona öyle geliyordu.
Geçen cuma Kürşat'ın istifasını vermiş olması bir hayli ortalığı çalkalamıştı. Ekip zaten denetlemeler yüzünden gergindi, bir de bu haber üstüne iyice tat kaçırmıştı. Nilüfer'in de istifasını verecek olması ikinci bir tat kaçırma durumu olacaktı. Ama yapacak bir şey yoktu. O gün de elbet gelecekti.
Bir de işler ekstra yoğundu. Nilüfer'in normalde üstünde çalıştığı projenin sunumu yarın olacaktı. Nilüfer geçen hafta beklenmedik bir sağlık sorunuyla uğraşınca durum biraz bölünmüştü ama dün gününün çoğunu bununla geçirerek bugün yöneticisine en güncel hali iletmişti. Şimdi onun ve muhtemelen diğer ekip liderlerinin vereceği saçma revizeleri bu akşama yetiştirip bunu yarına hazır etmesi gerekecekti. Eğer ameliyat işi patlamamış olsaydı en geç geçen perşembe işin bu kısımlarını atlatmış olurdu. Bugün de sadece sunuma hazırlanıyor olması yeterdi.
"Çınar Holding veri modelleme işi n'oldu?" diye sordu Güler karşısında oturan Nilüfer'e.
"Halloldu işte... bir şekilde. Sağ olsun Sedat bakmış biraz, ben de dün detayları toparladım."
"Yarın sunacak mısın? Daha doğrusu sunabilecek misin sen onu ya? Sedat ya da Rıfat baksa ya?"
Rıfat ekibin yöneticisiydi. Ekipteki kimse tarafından sevilmezdi.
"Hallederiz ya. Bence Rıfat sunmasın da," diye sessizce fısıldadı Nilüfer. Güler kıkırdadı. "Doğru diyorsun."
Nilüfer yarınki sunuma girmeyi istiyordu çünkü ne olursa olsun, şirkete olan tüm nefretine rağmen gitmeden önce bu büyük işi kazandırıp gitmek istiyordu. Muhtemelen Kürşat'ın akabinde istifa vereceği için şirket bütün hıncını ondan çıkaracaktı ama Nilüfer ne olursa olsun kötü ayrılmama niyetindeydi. Hem de her şeye rağmen.
Sedat asık bir suratla gelip yerine oturduğunda kızların dikkati ona kaydı. Güler hemen "N'oldu?" diye sordu. "Kötü mü geçti görüşme?"
Performans değerlendirmelerin ve zamların konuşulduğu görüşmeler yapılmaya başlanmıştı sonunda. Dananın kuyruğu da kopuyordu.
"Şimdi çağıracaklar seni de, hazır ol delirmeye," dedi sadece Sedat. Güler direkt oflayarak "Off! Kesin zam oranı bok gibi değil mi?" diye sordu.
Sedat gözlerinden ateşler saçarak kızların olduğu tarafa baktı. "Ortada bir zam oranı yok öncelikle onu diyeyim. İkincisi, bizim ekibin puanları bok gibiymiş. Rıfat kan kusuyor. O yüzden kötü haberlerin yanı sıra bir de o beceriksiz dalyarağın söylenmesini çekmek zorunda kalıyoruz. Yemin ediyorum Kürşat kendini kurtarmış ya!"
Nilüfer şok içinde Sedat'a bakakaldı. "Nasıl ekibin puanları bok gibiymiş?" diye sordu.
"Valla bilemiyorum Nilücüm. Onu da istersen kankeytona sor bi. Artık dağdan gelip bizi tanımadan etmeden neyin puanını verdilerse bize hanımefendinin ekip arkadaşları! Götleriyle incelediler herhalde bu yıl içerisinde yaptıklarımızı. Bizim burada yılın 365 günü götümüzden kan alıyorlar, bunlar gelmiş bizi gördükleri iki haftanın notunu bize veriyorlar! Adam olsalar önce tepemizdeki dalyarağı görürler gerçi... Neyse daha fazla sinirlenmeyeceğim ben. İş bakacağım tertemiz, olacak bitecek."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAŞANMAMIŞ YILLAR
RomanceNilüfer için hayat hiç kolay değildi. Otuz beş yıllık ömrü boyunca sadece Görkem'le olduğu on ay boyunca mutlu olabilmişti. Hepi topu on ay. Ne öncesinde yüzü gülmüştü, ne de sonrasında. Görkem için de durum aynıydı. Nilüfer'i tanıyana kadar mutluym...