20. Bölüm

2.1K 259 109
                                    

"Gerçekten bunu yapmak zorunda mıyız?" diye sordu Nilüfer gözleri Görkem'in koca elleriyle kapalı bir halde kalabalık bir barın içinde yürürken. Fonda gümbür gümbür bir müzik çalıyor, insanların bağırtılı konuşmalarına karışıyordu. Ve Nilüfer insanlara sertçe çarpmaktan Görkem'in son dakika müdahaleleri sayesinde kurtulabiliyordu. Pazar akşamı bu tarz bir mekan nasıl bu kadar kalabalıktı pek anlayamamıştı. Ama bildiği kadarıyla bu tip yerlerde haftanın yedi gecesi canlı müzik oluyordu. Bu mekana daha önce gelmişliği vardı fakat çok zaman olmuştu.

"Hala mekanın içindeyken bile bunu sorgulayamazsın. Sürprizimi bekler misin?" diye bağırdı Görkem onun kulağına. Akşam tüm işleri halledip eve geldiklerinden beridir başının etini yemişti Görkem'in. Bu yorucu haftayı bu şekilde kapatmak istemediğini, evde yatıp ayaklarını uzatmak istediğini söylemişti ama Görkem ısrarla bir sürprizi olduğunu söyleyerek onu Suadiye'deki bu bara getirmişti.

Görkem'in himayesi altında yürümesine rağmen ayağını birinin yüksek bar sandalyesinin kenarına çarpınca acıyla inledi. Çarptığı kişiden ivedilikle özür dilerken de Görkem onun sendelemesiyle ancak durumu fark edip "N'oldu?" diye panikle ellerini onun gözlerinden çekti. Ama Nilüfer kadından özür diledikten sonra iki büklüm olup ayağını salladığı için gözlerini açamadı zaten.

"Geçen pazar kafama kapı çarpmıştın, hadi onda isteyerek yapmadın. Bu pazar da serçe parmağımı sandalyeye çarptırdın, bu biraz kısmen senin hatandır, kusura bakma," dedi Nilüfer eğildiği noktadan kafasını kaldırıp ona bakarak. Görkem utançla baktı ona. "Çok özür dilerim. Çok çok haklısın, çok özür dilerim."

"Bari şöyle yapalım," diyerek Görkem'in arkasına geçti Nilüfer. "Zaten senin arkanda ve dibinde yürürsem hiçbir şey görmüyorum. Bir şeye çarpılacaksa da önce sen çarparsın olur biter."

Görkem onun yaptığına güldü. Sonra hala biraz mahcubiyet hisseden bir tavırla arkasına uzanıp onun elini tuttu. Arkalı önlü el ele mekanın en iç kısımlarındaki barın olduğu yere kadar geldiler. Barın en başında arkası dönük olarak birileriyle konuşmakta olan kişiye doğru yöneldi Görkem. Nilüfer haliyle onun kürek kemikleri dışında bir şey görmüyordu.

Görkem'in geldiğini fark eden adam ona doğru döndü. "Vay benim kardeşime bak be!" diyerek kollarını iki yana açarken, müziği bile bastıran o gür sesi Nilüfer tanır gibi oldu. Gözleri şaşkınlıkla açılırken annesinin kesesinden kafasını uzatan bir kanguru gibi Görkem'in sağından eğilip, onun karşısında duran kişiye baktı. İkisinin de birbirini görünce ağzı beş karış açıldı.

Nilüfer "Yunus?!?!" diye bağırırken Yunus da aynı anda "Şaka yapıyorsun?!?" diye bağırdı. Yaşanan anın her saniyesinden ayrı keyif almakta olan Görkem'se kocaman sırıtıyordu. Başını seneler sonra ilk kez gördüğü lise arkadaşından Nilüfer'e çevirdiğinde "Nasıl sürpriz ama? Bence bu sefer ben kazandım!" dedi.

Yunus ilk önce hangisine sarılacağını şaşırmış bir halde ikiliye bakarken önce kadınlar diyerek Nilüfer'e sıkıca sarıldı. Sarılırken her şeyden önce ağzından dökülen ilk cümle "Siz şu an beraber misiniz yoksa sadece dümdüz karşılaştınız mı? Ona göre bir tepki vereyim," oldu. Nilüfer ve Görkem aynı anda gülüştüler.

"Beraberiz beraberiz," dedi Görkem hemen arkadaşını rahatlatmak adına. "Ama bu bilgiyi sana şu an verebilmemin sebebi durumun çok yeni olması ve krizi fırsata çevirip sürpriz yapmış olmak istemem. Yoksa öylece senden saklıyor değildim."

Yunus hala şokla ikiliye bakarken çok da mutlu görünüyordu. "Bir şey diyeceğim sen hiç değişmemişsin! Yüzün falan hala aynı! Üstelik ben seni en son on altı yaşında gördüm yani, bu nasıl olabilir ya?!" diye isyan etti. Nilüfer'i elinden tutup şöyle geri çekilip bir baktı.

YAŞANMAMIŞ YILLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin