8. Bölüm

2K 255 75
                                    

Gandalf'ın çekiştirerek resmen zorla götürmesi üzerine caddeye kadar çıkmışlardı. Bugün beyefendi pek enerjikti. Ama maalesef Nilüfer yeterince enerjik değildi.

"Umarım seni akşam bıraktığımda Ender'e de böyle eziyet etmezsin." Onu parka götürmeye karar vererek ışıkların oraya ilerledi. Parkta biraz tasmasını da çıkarırdı hem. Oradaki diğer arkadaşlarıyla koşuşturup oynayarak enerjisini atabilirdi. Tam karşıya geçmeye karar vermişken gözüne Starbucks takılınca nefsine yenik düşerek önce oraya yöneldi. "Sen enerjini atarken ben de enerji toplayayım bari. Belli ki bu gece çok geç uyuyacağız," diyerek ilerledi. Starbucks'ın bu küçük şubesinde, çevresindeki okullardan ötürü çoğunlukla öğrenciler olurdu. Şimdi de öğle arası olduğu için içerisi gençlerle doluydu. Suratında garip bir özlem ifadesiyle masalarda çalışan ve sohbet eden öğrencilere bakarak arkadaki bara doğru ilerledi. Dosdoğru sıraya girecekti lakin fark ettiği detay yüzünden olduğu yerde kalakaldı.

Barın karşısındaki koltuklarda, en dipte köşede Görkem tek başına oturmuş dikkatle kucağındaki bilgisayarına bakıyordu. Kulağında da kulaklıklar vardı.

Onu ilk fark eden Nilüfer olsa da tasması açık kalmış olan Gandalf artık tanıdığı ve sevdiği Görkem'in önce kokusunu alıp, sonra da kendisini görünce ufak bir havlamayla ona doğru koşturdu. Burnunu hesapsızca adamın bacaklarının arasına sokmaya çalışınca Görkem irkilerek gelen misafirine baktı. Nilüfer de panikle onu tutmak için koşturmuştu ama artık çok geçti.

Görkem tutulmuş gibi bir an için gülerken hızla İngilizce "Seni sonra ararım, bir misafirim var," diyerek kulaklığını çıkardı. Ekranında bir şeyleri kapatır kapatmaz Gandalf'ı sevmeye başladı. Nilüfer koltukların başında kalakalmışken onunla da göz göze geldiler. Fakat Görkem ona bir şey demedi. Direkt olarak Gandalf'ı muhatap aldı ve "N'aber dostum! İki gün görüşmedik ve beni özledin mi? Ben de seni özledim!" dedi. Sesindeki mutluluk ve samimiyet Nilüfer'i hem mest ediyor, hem canını yakıyordu.

"Selam," dedi Nilüfer'e de. İkinci kez başını kaldırıp hızlı bir bakış atmıştı.

Nilüfer kısık bir sesle "Selam," diye geveledi ağzında. "Kusura bakma. Toplantını böldüm sanırım. Tasması açık kalınca üstüne atladı. Seni hemen fark etti."

"Sorun yok. Ortağımla konuşuyordum, toplantı sayılmazdı... Gandalf'ın beni hemen tanıması hoşuma gitti. Beni sevdi demek ki."

"Tabii ki de. Sevmemesi için bir neden yok."

Nilüfer'in sözleri ikisi arasında imalı bir bakışmaya neden oldu. O sessizlik anından sonra Görkem "Otursanıza," dedi biraz toparlanarak. Laptopunu kapatıp masaya bıraktı.

"Ben içecek bir şeyler alacaktım."

"Tabii, istersen Gandalf'ı bana bırak, al sen."

Nilüfer onaylayarak başını salladı. Tasmayı Görkem'e verdikten sonra sıraya girdi. Bu durum tatsız olmuştu. Ama artık evrenin bu davranışına da alışmıştı.

Kahvesini aldıktan sonra Görkem'in karşısına geçerek diğer koltuğa oturdu. Gandalf uslu ama heyecanlı bir şekilde Görkem'in yanında yerde oturmaya devam ediyordu.

"Otelin karşıda olmasına rağmen burada çalışıyorsun?" dedi Nilüfer kendini tutamayıp. Bunu merak ediyordu. Kahvesinden bir yudum alırken Görkem'e bakmayı sürdürdü.

"Otelim karşıda ama evim burada. Hatırlatırım."

"Suadiye'den buraya kadar en az üç tane Starbukcs var. Aradaki binlerce kaliteli kahveciyi saymıyorum bile."

Görkem imalı bir şekilde gülümsedi. "Ben yirmi yıldır buraya gelmediğim için o dediğin binlerce kahveciden hangisi iyi bilmiyorum. Buradaki Starbucks'a gelmiş olmamın sebebiyse sabah okula uğramış olmam. Şimdi tatmin oldun mu acaba?"

YAŞANMAMIŞ YILLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin