15. Bölüm

2.3K 239 75
                                    

Nilüfer aynada son bir kez makyajını ve saçlarını kontrol etti. Saçlarını yarı açık yarı toplu sayılabilecek bir modelde elegant bir biçimde toplamıştı. Normalde bu kadar uğraşmazdı ama Görkem'in doğum günü için özenmek istemişti. Mekana yürürken üşüyeceğini bildiği halde kısa siyah elbisesini giymiş, bir de milyon yılda bir gerçekleşen bir olay olarak sivri topuklu botlarını yanında getirip onları geçirmişti ayağına.

Bugün gerçekten şu ana kadar muhteşem geçmişti. Öğlen şehir merkezine geldikten sonra ilk önce meşhur medreseleri ve camileri gezmişler, sonra da bir iki kiliseye gittikten sonra hafif bir şeyler yemeye karar vermişlerdi. Hafif yemek kararları ise bir lahmacuncuya gitmeleri ile sonlanmıştı. Biraz bile pişman olmadan lahmacuncudan çıktıktan sonra alışverişe gömülmüşlerdi. Bir kıyafet mağazasından Görkem'e zorla yöresel kıyafet denettirmişti Nilüfer. Onunla baya bir eğlendikten sonra Görkem ciddi ciddi denediği yarıya kadar düğmeli şile bezi beyaz gömleği almıştı. Akabinde neredeyse ikram eden her yerde kahve içmişler, badem yemişler, birkaç yerde şarap tadıp, ikişer şişe de şarap almışlardı. Bir ara Nilüfer'in dediği ev yapımı şarapları olan yere giderek orada birer kadeh şarap içmişlerdi. En son hazırlanmak üzere otele dönmeden evvel de mücevhercileri gezmişlerdi. Nilüfer her geldiğinde buradaki telkâri yapım şeylere tutularak ve bir ton para dökerek döndüğü için bugün de öyle olmuştu. Kendine bir çift küpe ve yeni bir Süryani nazarlıklı bileklik alırken Görkem'e de fiziksel olarak saklayabileceği bir hediye verebilmiş olmak adına gümüş-deri karışımı bir bileklik almıştı. Görkem bilekliği kendi kendine öylesine beğenince Nilüfer arada bu fırsatı değerlendirerek ona hediye olarak almak istemişti.

Şimdi de sekizde rezervasyonlarının olduğu canlı müzikli meyhaneye gideceklerdi. Görkem hala ne tarz bir restorana gideceklerini bilmiyordu. Bugün birkaç kez mekanın önünden geçmişlerdi ama Nilüfer tabii ki son ana kadar beklemeyi planladığı için söylememişti.

"Hazırım galiba artık. Gidebiliriz." Dişlerini de son kez kontrol edip tuvaletten çıktı. Bu elbiseyle montu pek uymayacaktı ama başka çaresi yoktu. Yanında ekstra bir kaban taşıyacak yeri olmadığından montunu giyerek ve çantasını alarak odadan çıktı. Kapıyı kilitledikten sonra kendisini terasta bekleyen Görkem'in yanına gitti. Görkem onun topuklularının sesini duyar duymaz manzarayı bırakıp arkasını döndü ve gülümseyerek Nilüfer'e baktı. Nilüfer'i görünce ıslık çalmasına engel olamadı hatta.

"Saçmalamaz mısın?!" diye sessizce bağırdı Nilüfer. O da aslında gözlerini Görkem'den pek alamıyordu. Çok yakışıklı görünüyordu. Güzel bir takım giymiş, eşyalarını otele ütülettirdiği için jilet gibi görünüyordu. Kravat bile takmıştı Nilüfer gerek olmadığını söylediği halde.

"Sen topuklu ayakkabı giymişsin ve bana kravata gerek yoktu diyorsun!" diye şakayla sitem etti Görkem.

"Çünkü bugün senin doğum günün ve ben özenmek istedim. Yoksa mekan için bu kadarına gerek yoktu sanırım."

"Olsun, önemli olan bizim iyi hissetmemiz!" Görkem Nilüfer'in elini tutarak onun yanağına bir öpücük kondurdu. İlk saniyeden rujunu bozmak istememişti. "Çok güzel görünüyorsun. Yalnız bacakların çıplak mı şu an?"

"Teşekkür ederim, sen de çok iyi görünüyorsun. Ve evet, külotlu çorap giymek istemediğim ve uzun kabanım da olmadığı için bu şekilde takılmam gerekiyor."

"Ama bu şekilde donarsın! Nasıl gideceğiz mekana? Kapalı yer değil mi?"

"Yok yok, üşümem, o kadar dayanırım. Yakın bir yere yürüyeceğiz. Mekan da kapalı dediğin gibi. Hadi gidelim!" Nilüfer onu ön tarafa sürükledi ve beraber caddeye çıktılar. Bu halde olması Görkem'in içine sinmemişti. Çok seksiydi, onda sıkıntı yoktu ama dizlerinden aşağısı gerçekten fazla çıplaktı.

YAŞANMAMIŞ YILLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin